Eminoğlu A. (Yürütücü), Şahin K., Tüfekçi Ö., Kırbaşoğlu F., Demir O.
TÜBİTAK Projesi, 1001 - Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı, 2025 - 2027
Adını Yunanca “ayı” anlamına gelen “arktos” kelimesinden alan ve tarihte uzunca bir süre “terra nullius” olarak nitelendirilen Arktik, 20. yüzyılın başlarına kadar insanlık için gizemli bir konu olmaya devam etmiştir. Ancak son yıllarda yaşanan gelişmeler doğrultusunda bu durum değişmeye başlamıştır. Nitekim fiziki şartların elverişsizliğinin yakın tarihe kadar uluslararası sistemin büyük güçlerinin hegemonik paylaşımlarından izole tuttuğu Arktik, çağın değişen dinamikleri ve koşulları doğrultusunda bilhassa 21. yüzyılın başlarından itibaren geleceğin başlıca jeopolitik mücadele alanlarından biri olarak görülmeye başlanmıştır. Bunun başlıca nedeni, teknolojik gelişmelerin ve küresel iklim değişikliğinin hız kazanmasıyla birlikte bölgenin uzunca bir süre saklı kalan niteliklerinin gün yüzüne çıkmaya başlamasıdır. Bu bağlamda çağın değişen koşullarının Arktik’i ekonomik ve siyasal açıdan önemli bir fırsat haline getirdiği söylenebilir. Bölgeye erişimin kolaylaşmasıyla birlikte, başta bölge ülkeleri olmak üzere uluslararası sistemin birtakım aktörleri için bu fırsatların bir bölümünden yararlanma imkânı doğmuştur. Örneğin küresel iklim değişikliği kaynaklı etmenlerin Arktik buzullarını eritmeye başlamasıyla, bölgede yeni deniz ulaşım yolları ortaya çıkmaya başlamıştır. Bir diğer önemli fırsat alanı ise bölgenin fosil enerji kaynakları bakımından zengin rezervlere sahip olmasıdır. Zira 2008 yılında yapılan çalışmalar sonucunda bölgenin dünyada keşfedilmemiş doğal gaz ve petrol rezervlerinin sırasıyla yüzde 30’u ve yüzde 14’ünü barındırdığı ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bu ve benzeri gelişmelerle birlikte Arktik’in öneminin artması kaçınılmaz hale gelmiştir. Fakat Arktik’in stratejik öneminin her geçen gün artmasının birtakım etkilerinin olması muhtemeldir. Söz konusu etkileri fırsatlar ve tehditler olmak üzere iki başlıkta ele almak mümkündür. Bununla birlikte söz konusu fırsatlar ve potansiyel tehditler birbiriyle bağlantılıdır. Bu doğrultuda bir nevi paradoks olarak da nitelendirebileceğimiz başlıca potansiyel tehdit, günümüzde dünya üzerindeki canlı yaşamı için en önemli tehlikelerin kaynağı olan küresel iklim değişikliğidir. Küresel iklim değişikliğini paradoks haline getiren faktör ise dünyadaki canlı yaşamının en büyük düşmanları arasında gösterilen bir olgunun aynı zamanda fırsatları da açığa çıkarması ve bunların da birtakım potansiyel tehditleri tetikleyebilecek olmasıdır. En önemli tehditlerden biri, stratejik önemi her geçen gün giderek daha fazla artan ve uluslararası arenanın jeopolitik mücadele alanlarından birisi haline dönüşen Arktik’in potansiyel çatışma bölgesi olması olasılığıdır. Öyle ki Arktik devletleri arasında halihazırda devam eden birçok anlaşmazlık varken, bölge dışı devletlerin fırsatlardan yararlanmak amacıyla bu coğrafyaya angaje olabilmek yönündeki girişim ve çabaları söz konusu olasılığın gerçeğe dönüşmesine ortam hazırlamaktadır. Dolayısıyla bölgeye yönelik ilgisi olan aktörlerin bu sürecin çatışmalara dönüşmemesi için özenle hareket etmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda Arktik’teki zenginliklerin ve potansiyelin kazanca dönüştürülmesi için aktörlerin koordinasyon ve iş birliği içerisinde olması önemlidir. Bilhassa son yıllarda bölgeye yönelik önemli girişimlerde bulunan aktörlerden birisi Türkiye’dir. Yakın gelecekte bu girişimlerin daha da yoğunlaşması beklenmektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin bölgeye yönelik etkili girişimlerde bulunulabilmesi için öncelikle Arktik politikalarını daha da netleştirmesi ve stratejik bir yaklaşım doğrultusunda hareket etmesi gerekmektedir. Tüm bunların ışığında bu çalışmanın temel amacı, ikinci yüz yılında uluslararası arenadaki hedeflerini ciddi ölçekte büyüten Türkiye’nin jeopolitik önemi her geçen gün artan Arktik bölgesine eklemlenmesinin güçlü ve zayıf yönleri ile ortaya çıkaracağı tehdit ve fırsatları analiz eden kapsamlı içerik analizi yapmaktır. Bu analiz, Türkiye’nin Arktik politikalarından en etkili sonuçlar alabilmesine yönelik yol haritasının hazırlanması noktasında karar alıcı ve politika yapıcılara son derece kritik bir katkı yapacaktır. Bununla birlikte çalışmada Arktik’in artan önemi, bölgedeki olası tehditler ve ön plana çıkan bölge dışı devletlerin Arktik politikalarına değinilmektedir. Bu doğrultuda Türkiye’yi bölgede nasıl bir siyasi iklimin beklediği ve karşılaşılması muhtemel senaryolar içerik analizi yöntemiyle irdelenecek ve kapsamlı bir SWOT analizi yapılacaktır. Sonuç olarak çalışmanın Türkiye’nin Arktik Politikası yapım sürecine katkı sağlaması ve Ankara’nın bölgeye yönelik girişimlerini yoğunlaştırması gerekliliğini destekleyici argümanlar üretmesi açısından literatüre önemli katkı yapacağı düşünülmektedir. Bu amaç doğrultusunda en az 3 adet SSCI ya da SCI-E yayın yapılması planlanmaktadır. Bu bağlamda ulusal ve uluslararası nitelikte bildiriler yapılması düşünülürken, 1 adet doktora tezi hazırlanmasının yanı sıra 3 adet bursiyer de yetiştirilecektir.