Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, 2023 - 2025
Hücrenin ve insan yapısının ana bileşen elektroliti sodyumdur. Sodyum
dengesi hayati öneme sahiptir ve beraberinde
santral sinir sistemi önemli derecede zarar görür. Sodyum düzeylerinde
değişiklik beyin ödemi, hipotonisite, stupor, koma gibi tablolara neden
olur ve acil tedavi edilmesi
gereken bir durumdur. Hücrede elektrolit değişiklikleri sonucunda bazı nörotransmitter kayıpları ilerleyici hasarlanma, apoptozis ve hatta hücre ölümü ile sonuçlanabilir.
Santral sinir sistemini genel olarak sodyum değişiklikleri etkilese de
epilepsi de de olduğu gibi bilişsel
fonksiyonların ön planda
düzenlendiği özellikle hipokampal bölge her iki durumda da hasar görür. Epileptik hastalarda nöbet kontrolünde zorluk, nöbet süresinde
uzama, bilişsel fonksiyonlarda bozulma, yaşam kalitesinde bozulma gibi hipokampal bölgeden kaynaklanan sorunların
üstüne bir de elektrolit dengesinde özellikle
sodyumda olan bozulma tedaviyi daha da zorlaştıracaktır. Bu yüzden
bugüne kadar hiç çalışılmamış olan sodyum değişikliklerinin,
nöbetle olan birlikteliğinde hipokampal bölgede etkisini göstermeyi hedefliyoruz. Nöbet ve elektrolit
birlikteliği ve hipokampal yolaklara etkisi ile yaşam kalitesinde artış, hasta maliyetinde azalma ve bir tedavi algoritması oluşturulacak olması literatüre özgün bir değer katacaktır. Çalışmamız hiponatremi, hipernatremi ve epilepsi-modelleri ile yapılacaktır. Hiponatremi-modeli subkutan bir pompa
kolay bir cerrahi insizyonla rata yerleştirilecek ve belirli bir hızda
salınan vazopressin ile hiponatremi
oluşturulacaktır akabinde nöbet geçirtilecek ve dekapitasyonla hipokampus çıkarılacak, hipernatremi modelide hergün
NaCl intraperitoneal olarak yapılacak ve diğer
aynı işlemler uygulanacak ve kontrol
grubu ile karşılaştırılacaktır. Elde edeceğimiz sonuçlar ile elektrolit değişkenliğinin hipokampal hasarlanmasının hücresel
düzeyde etkisini göstermeyi bu sayede nöbet geçiren ve
hiponatremisi olan hastalarda erken dönemde nöbet tedavisi için sodyum
desteğinin tedavi algoritmasında bir yer alması gerektiğini, febril nöbetli hastalarda
sodyum düşüklüğünün hipokampal hasarlanmadaki
yerini, nöbet şikayeti ile gelen hiponatremik
epileptik hastalarda bir antiepileptikten ziyade sodyum desteğinin önemine dikkat
çekmeyi böylece tekrarlayan
nöbetlerde nöbet sürelerinde kısalmayı, yaşam
kalitesini iyileştirebileceğini ve ölüm oranını azaltabileceğini,
hastaneye kronik şikayetlerle başvuran hastaların doğru tedavi edilerek hastane
maliyetlerinde azalmaya sebep olacağını, yeni bulacağımız sonuçlarla da literatüre katkı sağlayacağımızı düşünüyoruz.