TURKISH STUDIES, cilt.7/3, ss.2313-2328, 2012 (Hakemli Dergi)
Sanayileşmiş Avrupa ülkeri Türkiye‘den işgücü talep etmeye
başlamaları ile beraber Türkiye için yeni bir dönem başlamış oldu.
İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa’da kalkınma hamlesinin
başlamısı ile beraber ekominin işgücüne olan ihtiyacı artmıştır. Bu
ihtiyacı karşılamak içinde Türkiye gibi ülkelere yönelmişlerdir. Daha
önceleri böyle bir tecrübe yaşamamış olan Türkiye bu yeni oluşuma
oldukça hazırlıksız yakalanmıştır. Son yıllara kadar da Dünya´nın bir
çok ülkesine göndermiş olduğu işgücüne karşı oldukca ilgisiz kalmıştır.
Türkiye’den gerçekleşen İşgücü Göçü özellikle Almanya’da
yoğunlaşmıştır. İlk olarak Türkiye ve Almanya arasında yapılan İşgücü
Anlaşması Avrupa’nın bir çok ülkesine işçi ihtiyacını karşılamak için
örnek teşkil etmiştir.
Türkiye ile İşgücü Talebi Anlaşması yapmış olan devletlerden
birisi olan Avusturya‘da diğer ülkeler gibi çalışmaya gelen Türk
işçilerinin sayesinde ekonomilerine önemli ivme kazandırmışlardır.
Avusturya ve Türkiye arasında 1964 yılında imzalanan İşgücü
Anlaşması ile bu ülkeye Türkiye’den İşgücü Göçü resmen başlamış
oldu. Bu göçün asıl amacı ülke ekonomisinde duyulan işçi açığını
kapatmaktı. Bu yüzdendirki göçün başladığında ve en yoğun
dönemlerinde dahi sosyal ve siyasi boyutu ile ilgili çalışmalar
yapılmamıştır. İşgücü Göçü‘nün siyasi ve sosyal boyutunun nerelere
varabilecegini o dönemlerde ne İşgücü Göçü veren ülke, Türkiye, ne de
İşgücü Göçü‘ne maruz kalan ülke Avusturya düşünebilmiştir.
Yapmış olduğumuz bu çalısma ile Türkiye‘den Avusturya‘ya
yapılmış olan İşgücü Göçü’nü Göç teorilerinden Dünya Sistem Teorisi
ile hem akademik kaynaklar hemde kişisel çalışmalar ile analizini
gerçekleştirmeye çalıştık.