in: Savaşın Dönüşümü: Yeni Dinamikler, Aktörler ve Araçlar, E. Büyükakıncı, Editor, Adres Yayınları, Ankara, pp.405-437, 2021
Geçen yüzyılda bilim ve teknoloji alanında hızlı bir ilerleme kaydedilmiştir. Her yeni teknoloji sadece barışın doğasını değil, aynı zamanda savaşın doğasını etkilemiş ve sonucunu da değiştirmiştir. Havacılık alanındaki gelişmeler, uzay ve nükleer gibi alanlarda gerçekleştirilen tüm yenilikler savaş sanatını dönüştürmüştür. Savaş kavramı sanatla yan yana durduğunda mantıksal bir şaşkınlık yaratsa da Sun Tzu’dan bugüne kadar geldiği nokta adeta bir eserin inşa edilmesi gibidir. Her teknolojik gelişme yeni ve üstün savaş araçlarının inşasıyla sonuçlanmıştır. Envanterinde daha üstün savaş araçlarına sahip olan devletler sınır tanımaz hale gelen çatışmalardan galip olarak çıkmış ve teknolojiye olan inancı da güçlendirmiştir. İki körfez savaşı da belki bu tespiti şüphenin ötesinde kanıtlamış ve askeri işlerde devrimin nasıl gerçekleşeceğini tarih sayfalarına not ettirmiştir.
Bilgi teknolojisine bağımlılığımız arttıkça, elektronik altyapımızı korumanın önemi de sürekli olarak artmıştır. Saldırgan siber kapasiteler, rakiplerinin bilişim teknolojilerine olan bağımlılığını keşfetmeye çalışmıştır. Siber saldırılar kinetik savaşlara daha çekici bir alternatif sağlamış, güçlü aktörler bağımsız olarak kinetik hedefleme stratejilerinden diplomasi, ekonomik yardım, eğitim ve iletişim gibi daha çok yönlü yaklaşımlara yönelmişlerdir. Siber operasyonlar bu yaklaşıma geleneksel kinetik operasyonlardan daha iyi uymaktadır. Savaşın doğasındaki böyle bir değişim, kinetik olmayan yollarla verilen zararın cazibesini artırmıştır. Siber saldırılar bu nedenle ulaşılabilir olma boyutunu daha da artırmıştır.
Değişen koşullar, siber güvenlik ve siber savaş gibi kavramları aynı anda çok sayıda aktörün gündemine taşımıştır. Siber güvenlik, bugün varlığımız için hayati önem taşıyan bir ortamı güvence altına almakla birlikte, siber savaş bundan çok daha fazlasını ifade etmektedir. Siber savaş, birkaç nedenden dolayı devlet veya devlet destekli aktörler ile ilgilidir ve siber uzayın dokusunu istikrarsızlaştıran bir süreçtir. Onu daha da karmaşık hale getiren şey, siber savaş kavramı için evrensel bir mutabaktın olmamasıdır. Son dönemlerde siber savaşın kaçınılmazlığı konusunda ikna olanlar ile siber uzaydaki tehlikelerin gereksiz yere büyüdüğü kanaatinde olanlar arasında süren tartışmalar da bu durumu ispatlar niteliktedir.
Siber savaşın analizi karmaşık ve üzerinde ortak bir tanım yok iken siber uzay nasıl sınırlandırılabilecektir? Siber uzay, herkes tarafından kullanılabilen sınırsız bir alandır ve bu alanın sınırlarına girmek, bu alandan yararlanmak çok pahalı da değildir. İletişim sistemlerinin yaşamın her alanına yayılması nedeniyle bilginin önemi siyasi meseleler için de artmıştır. Bu nedenle devlet ve devlet dışı aktörler bu gücü sadece siber alanda değil, kinetik alanda da hedeflerine ulaşmak için kullanabilirler. Düşük maliyet, yüksek potansiyel ve etki, şeffaflıktan uzak olma siber gücü hem güçlü hem de daha az güçlü aktörler için çekici hale getirmiştir. Güçlü bir aktör siber gücü mevcut askeri yeteneklerle, ekonomi ve yumuşak güçle birleştirerek kendi lehine dönüştürebilir fakat güçlü olmayan bir aktör de artık asimetrik olarak mevcut araçlara sahiptir. Siber uzaya bağımlılığımız arttıkça, bu alandan kaynaklanan tehditler, güvenlik açıkları ve riskler de asimetrik olarak artmaktadır.
Bu bölüm dahilinde siber alanın değişen savaş koşulları içindeki anlamı ve yeri irdelenmeye çalışılacaktır. “Siber güvenlik teknik bir alandan taşıp politika yapımını etkilemekte midir?”, “Siber savaşlar gerçek mi yoksa sanılanın aksine çatışma araçlarından sadece bir tanesi midir?”, “Günümüzde savaş kavramı siber alanı da kapsayacak şekilde genişlerken terörizm ve hukuk nerede durmaktadır?” gibi sorular çalışma içerisinde olay ve kavram kurgusu içerisinde cevabı aranacak sorular olacaktır.