TREATMENT APPROACHES FOR PREECLAMPSIA AND CURRENT CLINICAL RESEARCH


Creative Commons License

Gün E., Kaya Yaşar Y.

5th INTERNATIONAL CONGRESS ON KHAZAR SCIENTIFIC RESEARCH AND INNOVATION, 26 - 28 December 2024, pp.325-335

  • Publication Type: Conference Paper / Full Text
  • Page Numbers: pp.325-335
  • Karadeniz Technical University Affiliated: Yes

Abstract

Preeklampsi, gebeliğin 20. Haftasından sonra kan basıncının yükselmesiyle karakterize; renal ve karaciğer fonksiyonlarında bozulma, nörolojik ve hematolojik bozuklukların eşlik edebildiği maternal hipertansif hastalıktır. Doğumdan önce, doğum sırasında ya da doğum sonrasında gelişebilen preeklampsinin dünya çapında görülme insidansı %2-8 oranında olmakla birlikte, fetal mortalite ve morbiditenin başlıca sebeplerindendir. Tüm dünyada her yıl 50000 kadının preeklampsiden hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Ülkemizde ise preeklampsi-eklampsi kaynaklı maternal ölümler, doğrudan anne ölüm nedenleri arasında kanamadan sonra gelmektedir ve 2005 yılında bu oran %18.4, 2014 yılında %13.6 ve 2012-2015 yılları arasında %15.5 bildirilmiştir. Preeklampsinin patogenezi henüz tam anlaşılamamıştır. Spiral arter yeniden yapılanmasındaki anormallikler, anjiogenetik faktörlerin sentezi ve salıverilmesindeki değişiklikler, enflamasyon, oksidatif stres ve nitrik oksit metabolizmasındaki bozuklukların patogenezde rolü olduğu bildirilmiştir. Hastalık semptomatik hale gelmeden önce patofizyolojik bulgular ortaya çıkmaktadır ve bu nedenle kesin profilaktik tedavi seçeneği mevcut değildir. Tedavilerin çoğu preeklampsinin geç döneminde rol oynayan inflamatuvar kaskadın etkilerini azaltmayı amaçlamaktadır. Güncel tedavi kılavuzlarında profilaktik olarak aspirin kullanımı ve hipertansiyon tedavisinde başlıca metildopa olmak üzere antihipertansif ajan kullanımı önerilmektedir. Ancak gerek profilaktik tedavi gerek antihipertansif tedavi, preeklampsi tedavisinde etkin terapötik yanıtı sağlamada yeterli değildir. Hastalığın kesin tedavisi plasentanın vücuttan atılması yani doğum ile sağlanmaktadır. Geç başlangıçlı (>37 hafta) preeklampsi tedavisinde doğum alternatif olarak düşünülebilse dahi, erken başlangıçlı preeklampside (<37 hafta) doğum başlıca yenidoğan için birçok sağlık sorunu ile ilişkilendirilmektedir. Mevcut çalışma kapsamında 2000 ve 2024 yılları arasında preeklampsi tedavisi ile ilgili yürütülen klinik araştırmaların,  ‘preeclampsia’, ‘drug treatment’, ‘clinical trial’ anahtar kelimeleri kullanılarak Clinical Trial® ve PubMed® veri tabanlarında taraması yapılmıştır. Toplamda 29 adet klinik araştırma değerlendirmeye alınmıştır ve bu çalışmaların yalnızca 18’inin sonuçlarına ulaşılabilmiştir.  Literatür taraması sonucunda 14 farklı ajanın faz çalışmalarında terapötik etkisinin araştırıldığı;  klinik çalışmaların çoğunlukla antihiperlipidemik ajan olan statinler, antidiyabetik ajan metformin ve erektil disfonksiyon tedavisinde kullanılan tadalafil üzerine yoğunlaştığı görülmüştür. Preeklampsinin kesin tedavisinin doğum olması ve etkili bir tedavi ve profilaksi seçeneğinin mevcut olmamasından ötürü preklinik ve klinik araştırmaların yapılması büyük önem taşımaktadır.

Anahtar kelimeler: gebelik, ilaç tedavisi, klinik araştırmalar, preeklampsi


ABSTRACT

Preeclampsia, a maternal hypertensive disorder, is characterized by elevated blood pressure after the 20th week of pregnancy, often accompanied by impaired renal and hepatic function, as well as neurological and hematological disturbances. It can develop before, during, or after delivery, with a global incidence rate of 2–8%, making it a leading cause of fetal mortality and morbidity. It is estimated that 50,000 women worldwide die annually due to preeclampsia. In Turkey, maternal deaths caused by preeclampsia and eclampsia rank second after hemorrhage among direct causes of maternal mortality. The reported rates were 18.4% in 2005, 13.6% in 2014, and 15.5% between 2012 and 2015.The pathogenesis of preeclampsia is not yet fully understood. Abnormalities in spiral artery remodeling, alterations in the synthesis and release of angiogenic factors, inflammation, oxidative stress, and disturbances in nitric oxide metabolism have been reported as contributing factors. Pathophysiological changes occur before the onset of symptoms, and as such, there is no definitive prophylactic treatment available. Most therapies aim to mitigate the effects of the inflammatory cascade that dominates the later stages of preeclampsia. Current treatment guidelines recommend the prophylactic use of aspirin and antihypertensive agents, primarily methyldopa, for managing hypertension. However, neither prophylactic nor antihypertensive treatments are sufficient to achieve effective therapeutic outcomes in preeclampsia. The definitive treatment for the condition is delivery, which involves the removal of the placenta from the body. While delivery may be a feasible option for late-onset preeclampsia (>37 weeks), it is associated with significant health risks for the neonate in cases of early-onset preeclampsia (<37 weeks). The present study reviewed clinical trials on preeclampsia treatment conducted between 2000 and 2024 using the keywords “preeclampsia,” “drug treatment,” and “clinical trial” in the ClinicalTrials® and PubMed® databases. A total of 29 clinical studies were identified, of which the results of only 18 were accessible. The literature review revealed that the therapeutic effects of 14 different agents were investigated in phase trials, with the majority of studies focusing on statins (antihyperlipidemic agents), metformin (an antidiabetic agent), and tadalafil (used for erectile dysfunction). Given that the only definitive treatment for preeclampsia is delivery and there is no effective treatment or prophylactic option available, conducting preclinical and clinical research is of critical importance.

Key words: clinical trials, drug treatment, pregnancy, preeclampsia