in: Yeni Küresel Tehdit: Siber Saldırılar Siber Güvenlik ve Politika Uygulamaları, Köksoy F., Editor, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, pp.245-265, 2020
Uluslararası ilişkilerde bazı ülkeler bulunduğu koşullardan, jeopolitiğinden ve tarihinden sıyrılarak daha çok gündemde kalabilmeyi başarabilmektedir. Bu durumu hem uluslararası politikadaki yeriyle hem de kültürüyle başarabilen ülke sayısı ise çok daha azdır. Kuzey Kore farklı parametreler açısından bir sıralama yapılsa, gündemdeki yeriyle ilk sıralarda yer alacaktır. Güney Kore ile sınırında yaşanan gelişmeler ve diğer çevre ülkeler ile ilişkileri, ABD ile olan çekişmeleri bu ülkeyi benzer sınıftaki örneklerinden farklı bir yere konumlandıracaktır.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra Kore, kuzey yarısı komünizm hamuruyla yoğrulacak şekilde değişecek, güney kısmı ise Batıya yönelecek şekilde bölünmek zorunda kalacaktır. Kim Chong-il, babasının ve ülkenin kurucusu Kim Il-sung’tan sonra 1994’ten ölümüne kadar Kuzey Kore’yi yönetmiştir. Onlarca yıl süren yönetimin ardından Kuzey, nüfusunu beslemek için uluslararası gıda yardımlarına ihtiyaç duymuş, yaklaşık 1 milyon kişilik bir orduya sahip olarak da önemli bir çelişkiyi içerisinde barındırmıştır. Kuzey Kore’nin uzun menzilli füze geliştirme ve nükleer, kimyasal, biyolojik silahlar üzerine yaptığı araştırmalar uluslararası toplum için büyük endişe kaynağı oluşturmuş ve bu ülkeyi sürekli gündemde tutmuştur. Bu çerçevede sadece nükleer alandaki gelişmeler ve tartışmalar dahi Kuzey Kore’nin değerlendirileceği bir analizin geniş bir konusudur ve bu çalışmanın da dışındadır. Tarihsel gelişmeler ve uluslararası politika Kuzey Kore ile ilgili çok zengin bir araştırma alanı sunmaktadır.
Kuzey Kore ile ilgili zengin çalışma alanı daha çok ülkenin saldırgan eğilimiyle işlenmektedir. Son yıllarda Kuzey Kore, artan ölçek ve kapasite ile rakiplerini etkilemek için siber saldırılara da başvurmaktadır. Bu eğilim, gelişmiş siber savaş yeteneklerinin Kuzey Kore’nin asimetrik avantajını artırabileceği ve krizleri tırmandırmanın alternatif yollarını sağlayabileceği göz önüne alındığında endişe vericidir. Bir milat olarak, 20 Mart 2013 ve sonrasında Güney Koreli büyük bankalara ve yayın kuruluşlarına yapılan siber saldırılar, ülkenin karar alıcıları için önemli bir uyanış oldu. Pyongyang’ın kriz sırasında siber saldırıları bir araç olarak kullanma niyeti açıkça ortaya çıkmış ve aynı zamanda web sitelerine yönelik DDoS saldırılarına başvuran ülkenin önceki saldırılara göre aldığı yol önemli bir gelişme olarak karşımıza çıkmıştır.
Benzer gelişmeler ışığında, bu bölümün konusu da Kuzey Kore’yi siber alanda analiz etmekle birlikte, ülkenin yeteneklerini, varsa saldırı ve savunma kapasitesini uluslararası gelişmeler ışığında ele almaktır. Diğer ülkelere nazaran okuyucular rejimi daha yakından tanımak için merak içindedir ve ülkeyi anlamaya çalışmaktadır. Birçok farklı coğrafyada, bölgeye ya da ülkeye ilgi duyan uzmanlar kendi toplumları içinde dahi saha çalışmaları yürütmekte; anketler, röportajlar vasıtasıyla bir projeksiyon sunmaktadır. Kuzey Kore kendi içerisinde bu imkanların sunulması açısından oldukça kapalı bir karaktere sahiptir. Bu sebeple bölüm dahilinde Kuzey Kore’nin siber alandaki olanaklarını tartışmak ve anlamaya çalışmak daha gerçekçi durmaktadır. Bu doğrultuda Kuzey Kore merkezli çalışmalardan daha çok ülkeyi dışardan gözlemleyen bilimsel çalışmalardan yararlanılmıştır.