36.Ulusal Radyoloji Kongresi, Antalya, Türkiye, 21 - 25 Ekim 2015, ss.1-23
GİRİŞ VE AMAÇ:Kontrastlı spektral mamografi (CESM) yeni geliştirilen bir dijital mamografi teknolojisi olup lezyonların kontrastlanmalarını ortaya koyarak tespit edilmelerini kolaylaştırmaktadır. Bu prospektif çalışma ile CESM ile standart dijital mamografinin meme kanserinin tespiti ve evrelendirilmesindeki etkinliklerinin karşılaştırılması amaçlandı.
YÖNTEM:Etik kurul izini ile Mayıs 2013- Mart 2015 tarihleri arasında şüpheli klinik-radyolojik bulguları nedeniyle tarafımıza yönlendirilen 172 olguya yazılı onam alınarak CESM incelemesi yapıldı. Bilinen kontrast madde alerjisi olan (n=2) ve kontrast nefropatisi geliştirme riski bulunan (n=4) olgular çalışmaya dahil edilmedi. Kesin tanılarına ulaşılamayan 33 olgu çalışmadan çıkarıldı. Histopatolojik tanı alan ve/veya en az bir yıllık radyolojik takibi olan 139 olguda standart mamografi ve CESM bulguları kesin tanılar ile korele edildi. İncelemeler dijital mamografi cihazında, 1.5ml/kg iyotlu kontrast maddenin intravenöz yoldan enjeksiyonu sonrası 2. dakikadan başlayarak düşük ve yüksek enerjili imajların standart projeksiyonlarda elde edilmesi ile yapıldı. CESM’e ek olarak standart mamografilerin de alınması hasta dozunu arttıracağından standart mamografi imajları olarak CESM’in düşük enerjili imajları kullanıldı. Farklı tecrübe düzeylerine sahip iki radyolog, tüm olguları sekiz hafta aradan sonra retrospektif olarak değerlendirdi. Önce standart mamografi sonra CESM imajlarında indeks lezyon belirlenip bulgu varlığının kesinliği (6 dereceli) ve BI-RADS kategorisi (7 dereceli) değerlendirildi. Ayrıca meme yoğunluğu, zemin kontrastlanması ve indeks lezyon kontrastlanmasının her biri dört üzerinden derecelendirildi. Ek odak varlığı ve sayısı kaydedildi.
İstatistik analizler için SPSS ve MedCalc programları kullanıldı. Tanısal performanslar ve ROC analizi ile eğri altında kalan alanlar (AUC) hesaplandı. Marjinal homojenlik testi ile standart mamografi ve CESM’de bulgu varlığının kesinliği karşılaştırıldı. İki yöntemdeki tümör boyutlarının karşılaştırılmasında Wilcoxon testi kullanıldı. Meme yoğunluğu, zemin boyanmasının miktarı ve indeks lezyon kontrastlanması arasındaki ilişkilerin değerlendirilmesi için Spearman korelasyon analizi yapıldı. P < 0.05 istatistiki anlamlı kabul edildi.
BULGULAR:Olguların ortalama yaşı 48.6 (26-87, SD 10.2) idi. 104 (% 75) olgu malin, 35 (% 25) olgu benin tanı aldı (Tablo 1). İndeks lezyonların dağılımı Tablo 2’de verilmiş olup 76 tanesi (% 58) kitle şeklindeydi. CESM ve mamografide ölçülen tümör boyutları arasında istatistiksel fark mevcut değildi (P > 0.353).
CESM ile meme kanseri tanısındaki duyarlılık % 3, özgüllük % 6 artış gösterdi (Tablo 3). Mamografi ve CESM’in tanısal doğrulukları sırasıyla % 90 ve % 94; AUC’ları ise 0.940 ve 0.974 bulundu (Resim 1). CESM’in tanısal etkinliği mamografiden anlamlı yüksekti (P = 0.018). CESM bulgu varlığının kesinliğinde anlamlı artış sağladı (P = 0.001). CESM ile mamografinin tespit edemediği 22 ek odak doğru olarak tespit edildi. Patolojide tespit edilen üç odak için CESM yanlış negatif, iki odak içinse yanlış pozitifti.
Olguların 68 (% 48)’inde meme dokusu yoğundu (ACR 3, 4), 45 (% 34)’inde CESM’de orta-yoğun zemin kontrastlanması vardı. Meme yoğunluğu ile zemin kontrastlanması arasında pozitif yönde anlamlı ilişki mevcuttu (r = 0.496, P < 0.001). Malin lezyonların % 53’ünde benin lezyonların ise % 23’ünde orta-yoğun kontrastlanma mevcuttu (P < 0.001). Lezyon kontrastlanması ile meme yoğunluğu ya da zemin kontrastlanması arasında ilişki tespit edilmedi (r = -0.018, P = 0.840 ve r = 0.020, P = 0.819)
TARTIŞMA VE SONUÇ:Ön çalışma sonuçları; CESM’in tanısal etkinliğinin standart mamografiden yüksek olduğunu göstermektedir. Ayrıca, CESM ile ek tümör odakları mamografiye kıyasla daha doğru olarak tespit edilebilmektedir.