KADIN HAYATLARINI YAZMAK: OTO/BİYOGRAFİ, YAŞAM ANLATILARI, MİTLER VE TARİH YAZIMI, İstanbul, Turkey, 19 - 20 April 2014, pp.1-12
The most significant development that can be considered both in terms of political revolutions and regulations on daily life during the Republican Period is the rise of women in the public life. In this context, starting from the Independence War and in the aftermath of the foundation of the Republic, the uniqueness and nobility of "Turkish Woman" have been emphasized, and 'Turkish Woman' is blessed by holding up as sample.
Woman body is identified with homeland integrity, sacredness of the country land and consequently the 'protective' role of this blessing is attributed to men. As the subject of the nationalist discourse, woman functions as the transmitter and therefore reproducer of the nationalist narrative from one generation to another. It is at such a point that woman in the nationalist discourse -based on generation and consanguinity- is unique to guarantee this continuity. Because woman is the 'mother' and will raise boys who will sustain this consanguinity.
This study focuses on tracing the practice of nationalist discourse in the context of motherhood. Discourse in the context of Foucault is inherent to the epistemological indicators of truth, impotence and power. Starting from this point, nationalist discourse analysis within the context of motherhood is tried to be interpreted via discourse areas like 'military service', 'country-sacred body', 'us-them', and' citizenship'. During the field study phase, purposal sampling is used and in-depth interview is conducted to interview four women whom are mothers of boys at the age of military service.
Cumhuriyet Dönemi’nde hem siyasi devrimler hem de gündelik hayata dair düzenlemeler içerisinde değerlendirilebilecek en önemli gelişme, kadının kamusal hayata çıkışıdır. Bu bağlamda Kurtuluş Savaşı’ndan başlamak üzere ve tabi Cumhuriyet’in ilanından sonra da ‘Türk kadını’nın biricikliğine ve yüceliğine vurgu yapılmış, ‘Türk kadını’ tüm dünya kadınlarına örnek gösterilerek kutsanmıştır.
Milliyetçi ideolojik algıda kadın bedeni; vatan bütünlüğü, toprak parçasının kutsallığı ile özdeşleştirilmekte ve sonuç olarak erkeğe de bu kutsallığın ‘koruyuculuğu’ görevi atfedilmektedir. Kadın; milliyetçi söylemin aracı öznesi, milliyetçi anlatının nesilden nesile aktarıcısı ve dolayısıyla yeniden üreticisi durumundadır. Öyle ki soy ve kan bağı esasına dayanan milliyetçi söylemde kadın, bu devamlılığı garantiye alma hususunda biriciktir. Çünkü kadın, ‘anne’dir ve kan bağını devam ettirebilecek erkek çocuklar yetiştirecektir.
Bu çalışma, annelik bağlamında milliyetçi söylem pratiğinin izlerini sürmeye odaklanmaktadır. Foucault bağlamında söylem; gerçeğin, iktidar ve güç ilişkilerinin epistemolojik göstergelerine içkindir. Buradan hareketle annelik bağlamında milliyetçi söylem analizi; ‘askerlik’, ‘vatan-kutsal beden’, ‘biz-öteki’, ‘yurttaşlık’ gibi söylem alanları üzerinden okunmaya çalışılmıştır. Çalışmanın saha kısmında amaçlı örneklem kullanılarak askerlik çağında erkek çocuk annesi olan dört kadın ile derinlemesine mülakat tekniği ile görüşme yapılmıştır.