Zamanın İzleri: Salgın, Mehmet Alaaddin Yalçınkaya,Badegül Can Emir,Serkan Demirel, Editör, Karadeniz Teknik Üniversitesi Yayınları, Trabzon, ss.33-45, 2021
Bugün aşısı bulunan ve antibiyotiklerle bile tedavi edilebilen veba hastalığı, Ortaçağ’da
insanoğlunu çaresiz bırakmıştır. Kara Ölüm (Black Death) olarak anılan veba salgını dini, toplumsal
ve ekonomik anlamda büyük değişikliklere yol açmış ve Avrupa tarihinde derin bir yer edinmiştir.
Tıpkı bugün Covid 19’a çare bulmaya çalışan bilim adamları gibi Ortaçağlı doktorlar bu ölüm kokan
salgına bir dur demeye çalışmışlardır. Fakat hastalık öyle bir aşamaya gelir ki ölülerin onları gömecek
kimsesi kalmaz. İnsanlar çocuklarını en uygun buldukları çukurlara dini vecibeler yerine
getirilmeksizin gömmek zorunda kalırlar. Herkes ölümü beklediği için ölülerine bile ağlayamazlar.
Pek çok kişiye göre dünyanın sonu gelmiştir. Kimine göre ise bu hastalık toplumsal yozlaşmanın
karşılığında Tanrı’nın insanlığa verdiği bir cezadır. Ölümün kol gezdiği bu dönemde edebiyat ve
sanatta “ölümün dansı” alegorisi ortaya çıkar. Bu alegori genç, yaşlı, fakir, zengin bakmayan ölümün
evrenselliğini vurgular. Herkesi ölümün çatısı altında birleştirir. Kara ölüm olarak adlandırılan salgın
1347- 1400 yılları arasında Avrupa’yı kasıp kavurur. Hastalığın hayvanlardan ve özellikle pire ve
diğer fare parazitlerinden geçtiği bilinmektedir. Bu korkunç salgın ilk olarak 1347’de Kırım’da ortaya
çıkmış ve Cenevizli tacirler tarafından Türkiye ve İtalya’ya yayılmıştır. 1348 yılında ise Batı
Avrupa’da görülmüştür. 1720 yılına kadar varlığını sürdüren salgın en öldürücü etkisini Ortaçağ’da
göstermiştir. Ne içinde yaşanacak bir ev, ekilecek toprak, ne de bu toprağı ekecek insan bırakmıştır.
Kara ölüm 14. yüzyılda dünya nüfusunu 475 milyondan 350-375 milyona indirmiştir. Bu felaketin tek
olumlu yanı çalışacak işçi kalmadığından köylülerin konumunu kayda değer bir şekilde yükseltmesi
olmuştur. Bu amansız hastalığın yankıları edebiyatta da yer bulmuştur. Giovanni Boccaccio kült eseri
Decameron’da, Geoffrey Chaucer Afnameci’nin Hikâyesi’nde (The Pardoner’s Tale) ve Thomas
Nashe ise “Veba Zamanında Ayin” ("A Litany in Time of Plague") adlı sonesinde kara ölümün saldığı
korkudan bahseder. Bu bağlamda, bu makalenin amacı Ortaçağ’ı esir almış kara ölüm adıyla anılan
veba salgınını toplumsal ve edebi anlamda resmetmektir.