Diğer, ss.0-232, 2024
XIII. yüzyıl Orta Çağ Türkiyesi’nde faaliyet gösteren Kalenderîler, Haydarîler, Rifâîler, Mevlevîler, Kübrevîler, Babaîler ve Bektaşîler gibi tasavvufî zümrelerin toplumsal zemininin anlaşılabilmesi için Moğol akınlarının yol açtığı göçlerin etkileri iyi tahlil edilmelidir. Nitekim farklı İslâm coğrafyalarında yaşayan insanlar, bu zümrelere mensup şeyh ve dervişler ile birlikte akınların yıkıcı etkilerinden kurtulmak amacıyla Türkiye’ye göç etmiştir. Böylece Türkiye’nin tasavvufî haritası başta olmak üzere sosyal ve kültürel yapısı yeniden şekillenmiştir. Çünkü göçmenler maddi varlıklarının yanı sıra kültürel unsurlarını da Türkiye’ye getirmiştir. Ayrıca Türkiye’nin mevcut kültürel mirasından yararlanarak bir senkretizm (bağdaştırmacılık) oluşturmuştur.
Türkiye’deki senkretizmin oluşmasında göçlerin etkileri incelendikten sonra Alamut ve Bağdat’ın alınması gibi siyasi gelişmeler belirtilmiştir. Akabinde Moğol akınlarının seyri için bir dönüm noktası teşkil eden Aynicâlût Savaşı ele alınmıştır. Zira bu çalışma, yaşanan göçler kadar zikredilen siyasi gelişmelerin de Türkiye sûfîliğini etkilediği iddiasını taşımaktadır. Bu iddiadan hareketle öncelikle Alamut’un alınmasından sonra Batinîler ile tasavvufî zümreler arasındaki etkileşimler tespit edilmiş ve bu etkileşimlerin Türkiye sûfîliğine hangi yollarla intikal ettiği belirtilmiştir. Sünnî dünyayı temsil eden Bağdat’ın alınması ve akabinde yaşanan Aynicâlût Savaşı ile birlikte ise yeni bir toplumsal düzenin kurulduğu ileri sürülmüştür. Yeni toplumsal düzende kent kültürü ve yerleşik Sünnî düşünce varlığını korumakla birlikte bu kültür ve düşünceyi tamamen yadsıyan şeyh ve derviş gruplarının güçlenip alternatif bir dindarlık biçiminin temsilcileri olarak yükselişe nasıl geçtiği sorgulanmıştır. Çalışmada son olarak Türkiye’de faaliyet gösteren şeyh ve dervişlerin akınların yol açtığı anarşi ortamında insanları nasıl teskin ettikleri ve İslâm dünyasını sarsan bir “fitne” olarak görülen Moğollar ile neden yakın ilişkiler kurdukları izah edilmiştir. Bu dönemde yaşanan değişim ve dönüşümleri hızlandıran ilişkiler ağı incelenirken tasavvufî zümreler, Moğol yanlısı yahut karşıtı şeklinde tasnif edilmediği gibi bunun neden mümkün olamayacağının örnekleri de verilmiştir. Sadece bu hususta değil, çalışma boyunca örnekler seçilirken veya bir yargıda bulunurken çağdaş kaynaklarla birlikte sûfî biyografileri, şeyh ve dervişlere ait şiirler, divanlar ve mektuplar da incelenmiştir. Bu eserler, ilişkilerin genel muhtevasını ortaya koymakla kalmamış, şeyh ve dervişlerin Moğol tasavvurunu da betimlemiştir. Aynı eserler ışığında şeyh ve dervişlerin zaviyesinden akınların niçin başladığını ve Moğollar’ın yıkılmasına neden olan sebepleri görmek de mümkün olmuştur.
Anahtar Kelimeler: Moğollar, Türkiye, Siyaset, Tasavvuf, Şeyhler ve Dervişler.