Siyasal Değer:Siyasal O/A/lanın İletişimi ve Değer Kabul Ettiklerimiz


YALIN B.

Derin Yayınları, İstanbul, 2009

  • Yayın Türü: Kitap / Araştırma Kitabı
  • Basım Tarihi: 2009
  • Yayınevi: Derin Yayınları
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • Karadeniz Teknik Üniversitesi Adresli: Hayır

Özet

“Sorgulanmayan yaşam anlamsızdır”

                                                     Aristoteles

 

İ

 

nsanın, kendisi ve dışındaki varlık alanıyla ilgili düşünce ve eylemlerine toplumsallaşma ya da kültürlenme süreci sonucu edindiği değerler yön verir. Kültürün, kurumların ya da bireylerin kişiliğinin ürünü olan değer, bu yönüyle toplumsalı mümkün kılar ve aynı zamanda varlık alanının kendisinde olan ya da ona yüklenen önemliliği göstererek amaç ya da tercih olabilme ve bu amaç ya da tercihe ulaşmak için gerekli olan emeğin düzeyini belirleme gücüne de sahiptir. Bu belirleyiş, özgürleştirici olabileceği gibi baskıcı da olabilir. Çünkü toplum kendinin anlatımı olan insanı oluştururken onun öznelliğini de tahrip eder. İnsan özgürlüğünü, kendi olmasıyla kazanır. Kendi olamadığı durumlarda değerin baskıcı etkisine maruz kalır. İnsanın bu baskıdan kurtulması güçsüzlüğü ve teslimiyeti kabul etmemesine, cesaret ve iradesini yitirmemesine bağlıdır. Toplumsal düzeyde bu baskının önlenmesi ise değerin ortak iyi potansiyeline vurgu yapılmasıyla olanaklıdır.

Değer, bireysel ve toplumsal düzeyde ilgi, ihtiyaç, ortam ve zamana göre değişir. Her değişim ya da değer sistemlerindeki her değişiklik eski ve yeni arasındaki çatışmanın kaynağıdır. Çatışmaya vurgu yapan siyaset ise hem başlı başına bir değer alanı, hem de değerler üzerinde bir mücadele alanı olarak etkinliğini ortaya koyar ve sürdürür. Güç elde etmek ve korumak isteyen siyasal iktidar/lar bu gücü meşrulaştırmak, kitlelerin rızasını kazanmak için üretilen ya da ürettikleri değerleri kullanırlar. Ancak çoğu kez siyasal alanın gerçeği, farklı değerleri uzlaştıramamış, ortak değerleri koruyamamıştır. Bunun sonucunda iktidarlar çoğalmış, yer değiştirmiş ve giderek iktidar siyasetten uzaklaşmıştır. Sonuçta küresel toplum insanı önce kendine inancını kaybettiğinden sorgulamayan, düşünmeyen, üretmeyen bir nesne halini almış, Bauman’ın vurguladığı gibi “Şimdiki zamana tutunmayı yitirmiştir”.

Nasıl birey, toplumun anlatımı ise siyaset de yansımasıdır. Her kültür kendi siyasalını ve söylemini üretirken, birey iletişimle varolur. Bu üretim ve varolma sürecinin geldiği nokta da küresel insanın tüketici yönü siyasal iletişim sürecinde de ortaya çıkar ve kitleler için özellikle, siyasal ve söylem gerçek bağlamından koparılarak, medya bağlamında tüketim nesnesi/imgesi haline dönüşürler.

Tüm bu unsurlarla birlikte değer, siyaset ve iletişim ilişkiselliğine bütünsel bir açıdan yaklaşmak amacındaki Siyasal Düşünce ve Siyasal Tercih Üzerinde Değerlerin Etkisi [Siyaset ve Değer İlişkisi ya da İletişimin Siyasalı] adlı çalışmanın birinci bölümünde psikoloji, felsefe ve sosyoloji alanlarının değere ilişkin kuramsal yaklaşımlarına yer verilerek, kavramsallaştırma sorununa değinilmiştir. Bireysel değer kazanımı/yitimi konusunda ise değerin kişilik ve kimlik üzerindeki etkileri ele alınmış, değerden tutum, kanaatle birlikte davranışa giden süreç tanımlanmıştır.

Toplumu anlamak insan etkinliklerine yön veren değerleri anlamakla olanaklıdır. Bu nedenle, birinci bölümde, değerin bireysel boyutunun yanında toplumsallığı da açımlanmıştır. Öncelikle mitler, efsaneler ve dinlerin değerle etkileşimlerine, tarihsel süreçte bilgi ve değer bağlamından yola çıkarak, kültür, inanç ve norm sistemleri içinde değer olgusuna değinilmiştir. Değer-ahlak-etik ilişkisi ise çağımızın en çok üzerinde düşünülen temel bir sorunu olarak belirlenmiş, değerin etikleşmesi ile etiğin değer haline gelmesi ikili karşıtlık bağlamında vurgulanmıştır.

Değere ilişkin kuramsal bir çerçeve sunmada belki de en sorunlu alan değişim konusudur. Bu çalışma çerçevesinde değişim, bilgi ve teknoloji alanı ile kitle iletişim araçları bağlamında değerlendirilmiş, her iki alanın değer sistemlerini nasıl etkilediği ve kendi değer sistemlerini nasıl oluşturduğu sorusu üzerinde durulmuştur.

Siyasal katılmayı doğrudan etkileyen siyasal kültür ve unsurlarının, iletişim süreçleri doğrultusunda ele alınması, değerler söz konusu olduğunda bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle öncelikle siyasal iletişim sürecinde siyaset ve değer ilişkisine yer verilerek siyasal iletişim sürecini oluşturan unsurlar açımlanmıştır. Bu unsurların en önemlilerinden siyasal kültür kavramı açımlanmaya çalışılmış, sonrasında da Türk siyasal kültürünün tarihsel süreçleri Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet dönemi izlencesinde aktarılmış, Yusuf Akçalı’nın, etkisi Osmanlı’nın son günlerinden günümüze uzanan “Üç Tarz-ı Siyaset” tezine yer verilmiştir.

Çalışmada, Cumhuriyet dönemi Türk siyasi kültürü öncelikle, 1946-1960, 1960-1980 ve de 1980-1990 dönemlerine göre sınıflandırılmıştır. Daha sonra, 2000’li yıllar Ocak 2000, Eylül 2007 tarihleri arası Milliyet Gazetesi arşivinden yararlanılarak incelenmiştir. Ayrıca Siyasal ideolojilere ilişkin lider profillerine genel olarak değinilmiş, Türk yakın siyasi tarihine yön veren, Genel Başkanlık, Başbakanlık hatta Cumhurbaşkanlığı yapmış, siyasi partilerini, devraldıkları liderlerden farklı bir biçimde yönetmiş ve yönetmekte olan liderlere yer verilmiştir.

Birinci bölümde değer ve değişim sürecinde ele alınan kitle iletişim araçları, ikinci bölümde bu kez siyasal iletişim ve medya ilişkisi çerçevesinde ayrıntılandırılmış, iktidar ve kitle ayrımları yanında olgunun küresel boyutları vurgulanmıştır. Aynı bölümde, kamuoyu ve kamusal alan kavramları tanımlanmaya çalışılarak, her iki kavramın tarihsel süreçte geçirdiği dönüşüm ve bugün taşıdığı anlam üzerinde durulmuştur.

Siyasetin en önemli özelliği belki de diğer disiplinlerden daha çok krize açık olması ve bu krizlerin toplumun genelini hatta toplumları etkiliyor olmasıdır. Bu doğrultuda siyasal iletişim sürecinde ortaya çıkan krizlere de verilmiştir. Siyasal alanda yaşanan uzlaşma ve çatışmaların temel kaynağının değer olduğu vurgulanılarak, her iki durumun da değer, toplum ve siyaset açısından ne ifade ettikleri sorusu üzerinde durulmuştur.

“Siyasal O/A/lanın Her şeyi ve “Değer” Kabul Ettiklerimiz” adlı bölümde ise, “Değerler, Siyasal İletişim Sürecinde Siyasal Düşünce ve Tercihi Nasıl Etkiler?” sorusundan hareketle, İstanbul’un Sarıyer İlçesi’nde 18 yaş üstü 528 seçmen üzerinde önceden oluşturulmuş soru formuna bağlı kalınarak yüz yüze görüşme yöntemi ile gerçekleştirilen alan araştırmasına yer verilmiştir.