Bir Anti-Kahraman Olarak Keşanlı Ali


Özgürbüz M. E.

Turkish Studies - Social Sciences , cilt.17, sa.3, ss.1377-1390, 2022 (Hakemli Dergi)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Cilt numarası: 17 Sayı: 3
  • Basım Tarihi: 2022
  • Dergi Adı: Turkish Studies - Social Sciences
  • Derginin Tarandığı İndeksler: EBSCO Education Source, MLA - Modern Language Association Database, TR DİZİN (ULAKBİM)
  • Sayfa Sayıları: ss.1377-1390
  • Karadeniz Teknik Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Haldun Taner tarafından 1962 yılında kaleme alınan ve 1964 yılında sahnelenen Keşanlı Ali Destanı, dramatik anlatı yoluyla sisteme karşı savaş açmak için kahraman olmayan kahramanı diğer ifadeyle antikahramanı kullanır ve hem oyunun dünyasında hem de gerçek dünyada statükoyu değiştirmeye yönelik bir gözle sistemin doğal adaletsizliğini ortaya çıkarır. Keşanlı Ali’yi anti-kahraman olmaya yönlendiren güçler, genellikle toplumsal normlar ve kültürel hegemonya biçimini alır. Toplumsal normlar ve kültürel hegemonya aracılığıyla yaratılan değer biçmeler sonucu Keşanlı Ali, azınlıkta kalan veya ezilen konumuna yerleştirilir. Destan türünün mitik kahramanının aksine Ali; bir topluluğun büyük ideallerinin, özlemlerinin veya hedeflerinin özünü temsil etmez ve yaşamları güç, cesaret, beceri veya akılla şekillenen karakter özelliklerini göstermez. Diğer bir deyişle Ali, hem klasik anlatıdaki kahramanın hem de onun mücadele ettiği düşmanın özelliklerini sergileyerek ikili zıtlıklar çerçevesinde kodlanan olumlu ve olumsuz özelliklere aynı anda sahiptir. O, hem iyinin hem de kötünün bir karışımı olarak temsil edilir. Böylelikle iki farklı yönelimin temsili bir kişide birleştirilerek insanlığın gerçek doğası ortaya konur ve toplum tarafından ahlak, adalet, düzen, doğru, güzel, iyi ve kötü gibi kavram ve olgulara yüklenen anlamlar üzerine düşünülmesi sağlanır. Kimlik, çoklu ve hareketli bir yapıya dönüştürülerek değer, deneyim, beden, yaşanmışlık ve yorumlarıyla inşa edilen tekil kimliklere, normatif varsayımlara ve kuralcı değerlere karşı çıkılır. Queer kuramla paralel işleyen bu kimlik siyaseti, hegemonik kimliklerin homojenleştirici eğilimlerine, sosyal ve kültürel normlara karşı bir protesto biçimidir. Yarattığı Keşanlı Ali karakteri odağında vatandaş olamamış insanların seslerini kullanarak güvensizliği ya da dışlanmayı yeniden kaleme alan Taner, oyununu bu yaşamları belgelemenin önündeki baskın ve baskıcı yollara meydan okuyabilen politik bir araç olarak kullanır.

Keşanlı Ali Destanı, written by Haldun Taner in 1962 and staged in 1964, uses the non-hero, i.e., the anti-hero, to fight the battle against the system through dramatic storytelling and to expose the natural injustice of the system in order to change the status quo in both the play world and the real world. The forces that drive Keşanlı Ali to become an anti-hero often take the form of social norms and cultural hegemony. As a result of the valuations created by social norms and cultural hegemony, Keşanlı Ali finds himself in the position of the minority or the oppressed. Unlike the mythical hero of the epic genre, Keşanlı Ali does not represent the core of a community's great ideals, aspirations, or goals, and does not exhibit character traits whose lives are characterized by strength, courage, and skill, or reason. In other words, Ali exhibits both the characteristics of the hero in the classical narrative and those of the enemy he fights and has both positive and negative characteristics encoded within binary oppositions. He is portrayed as a mixture of good and evil. The combination of two different orientations in a representative person reveals the true nature of man and makes society reflect on the meanings attributed to concepts and phenomena such as morality, justice, order, right, beautiful, good, and evil. Identity is transformed into a multiple and dynamic structure, and singular identities, normative assumptions, and normative values constructed with values, experiences, bodies, and interpretations are combated. This identity politics, which has parallels with queer theory, is a form of protest against the homogenizing tendencies of hegemonic identities and social and cultural norms. Taner, who circumscribes insecurity or exclusion by placing the voices of people who could not become citizens at the center of the character he created, Keşanlı Ali, uses his play as a political tool that can challenge the dominant and oppressive ways of documenting these lives.