Zamanın İzleri: İklim Değişikliği, Prof. Dr. Mehmet Alaaddin YALÇINKAYA,Doç. Dr. Badegül CAN EMİR,Doç. Dr. Serkan DEMİREL, Editör, Karadeniz Teknik Üniversitesi Yayınları, Trabzon, ss.93-107, 2022
Küresel ısınmanın ve bunun sonucunda iklim değişikliğinin gerçekleşmekte
olduğu artık bir sır değil. İnsanoğlunun iklim değişikliğine etkisi ise
tartışmalı bir konu olmaktan çıkmış durumda. Pratik sorun söz konusu insani
etkinin nasıl minimize edileceğinin yollarının bulunması şeklinde kendini
gösterirken teorik bir soruna da önemle eğilmek gerekiyor: Hangi düşünsel
gerçeklik yaşadığı dünyaya zarar verme potansiyeline sahip insanı icat etti?
Nasıl bir perspektif insanı dünyanın kaderini belirleyecek bir pozisyona
itmiştir? Bu sorulara cevap vermenin bir yolu çağdaş insanın doğumunun felsefi
kodlarına bakmaktan geçmektedir. Bunun için de incelenecek ilk yer muhtemelen Aydınlanma
çağıdır. İnsan davranışını belirlemede tek otorite olarak aklı öne çıkaran,
aklın tam bağımsızlığını deklare eden Aydınlanma düşüncesi insanı doğanın
terbiyecisi haline getirdi. Ancak doğa insana boyun eğmeyeceğini gösterdi. Böylece
insan kritik bir yol ayrımına geldi. Felakete götürmeyen yol için Aydınlanmacı
aklın doğaya-karşı-insan tavrını nasıl geliştirdiğine bakmak onu
doğa-içinde-insana nasıl dönüştüreceğini öğrenmesi açısından elzemdir.
Aydınlanmacı aklın ıslahı o aklı kendisine yöneltmesinden geçmektedir.
It is no longer a secret that global warming and the climate change as a
consequence of it are taking place. The impact of human beings on climate change
is also no longer a controversial issue. While the practical problem manifests
itself as finding ways of how to minimize the human impact in question, a
theoretical problem should also be adressed: What intellectual reality has
invented the man who has the potential to harm the world he lives in? What kind
of perspective has pushed humans to a position that will determine the fate of
the world? One way to answer these questions is to look at the philosophical
codes of contemporary man. The first place to search for this is probably the
Age of Enlightenment. The Enlightenment thought, which emphasized the reason as
the sole authority in determining human behavior and declared the full
independence of the reason, made man the tamer of nature. But nature has shown
that it will not bow to man as he pleases. Thus, man came to a critical
crossroads. For the path that does not lead to disaster, it is essential to
look at how Enlightenment reason develops the human-against-nature attitude in
order to learn how to transform it into human-in-nature attitude. The
correction of the Enlightenment reason is through directing that reason to
itself.