Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, no.61, pp.469-487, 2023 (Peer-Reviewed Journal)
With the influence of advancing technology, transportation capabilities, and the process of globalization, significant changes have occurred in the structures and practices of border security for nation-states in the face of new asymmetric threats. Particularly, following the events of September 11 and the Arab Spring, border security has undergone a profound transformation, significantly impacting and altering the international understanding of border security. Prior to the globalization process and the events of September 11, the conventional understanding of border security was largely focused on customs and immigration control. However, with these developments, policymakers began to view borders as potential points of entry for terrorists. Fleeing the tension triggered by the Arab Spring in North Africa and the Middle East, refugees have compelled countries, notably Turkey, and the entire Europe to reconsider their border security approaches. The European Union (EU) perceived the refugee crisis not solely as a security issue but also as a humanitarian concern, leading to the implementation of various measures. Conversely, Turkey pursued a more humanitarian approach to the crisis through its “open-door policy.” Starting from 2015, Turkey adopted a new security system and strategy along its borders. These new physical border security policies have had significant implications at the local, regional, and global levels. This study examines the local, regional, and global effects of Turkey’s new border security understanding and the management of the refugee influx. Analytical methods such as literature review, document analysis, comparative analysis, and fieldwork have been employed in these examinations. This methodological approach has been used to support the main findings of the article and to analyse border security change in detail.
Gelişen teknoloji, ulaşım olanakları ve küreselleşme sürecinin ulus devletlerin sınır güvenliği yapılarında ve uygulamalarında, asimetrik yeni tehditler karşısında önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Özellikle 11 Eylül saldırıları ve Arap Baharı sonrasında, başta ABD olmak üzere birçok ülkede sınır güvenliği ciddi bir dönüşüme uğramış ve uluslararası sınır güvenliği anlayışını büyük ölçüde etkileyerek değiştirmiştir. Soğuk Savaş sonrası küreselleşme süreci ve 11 Eylül saldırıları öncesinde, geleneksel sınır güvenliği anlayışı genellikle gümrük ve göç denetimine dayalı olarak ele alınıyordu. Ancak bu süreçte politika yapıcılar, sınırları potansiyel terörist giriş noktası olarak görmeye başlamışlardı. Sonraki dönemde Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da başlayan Arap Baharı’nın tetiklediği gerginlik ortamından kaçan sığınmacılar, özellikle Türkiye başta olmak üzere tüm Avrupa’nın sınır güvenliği anlayışını yeniden gözden geçirmesine neden olmuşlardır. Avrupa Birliği (AB), mülteci krizini yalnızca bir güvenlik sorunu olarak değil, aynı zamanda bir insanlık meselesi olarak algılayarak buna yönelik önlemler almıştır. Diğer yandan, Türkiye ise bu krizi daha çok insani boyutlarıyla ele alarak “açık kapı politikası” izlemiştir. 2015 yılından itibaren Türkiye sınırlarında yeni bir güvenlik sistemi ve stratejisi benimsemiştir. Bu yeni fiziki sınır güvenlik politikaları, yerel ve bölgesel düzeyde önemli etkilere yol açmıştır. Bu çalışma, Türkiye’deki yeni sınır güvenliği anlayışının yerel, bölgesel ve küresel düzeydeki etkileri ile ele alınan sığınmacı akınının yönetimini incelenmektedir. Bu incelemelerde literatür taraması, doküman analizi, karşılaştırmalı analiz ve saha çalışmaları gibi analitik yöntemler kullanılmıştır. Bu yaklaşım, makalenin ana bulgularını desteklemek ve sınır güvenliği değişimini ayrıntılı bir şekilde analiz etmek için kullanılmıştır.