Akademik Veri Yönetim Sistemi
III. Uluslararası Hitit Güvenlik Çalışmaları Kongresi, Çorum, Türkiye, 1 - 03 Aralık 2023, ss.113-114
antik dönemde salgınların güçlü siyasi ve toplumsal değişimlere yol açtığı gözlenmiştir.
2019 yılının Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve kaynağı belirlenemeyen bir pnömoni vakası ile başlayan COVID-19 salgını da kısa süre içinde tüm dünyayı etkisi altına alarak küresel bir salgına dönüşmüş ve Dünya Sağlık Örgütü liderliğinde küresel bir iş birliği ruhunu ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Ancak salgın döneminde ulus devletler ulusal önceliklerinin ve sınırların kapatılmasının etkisiyle aşılara erişimi ulusal bir öncelik haline getirdiği görülmüştür. Küresel kapanmanın ortaya çıkmasıyla, ülkeler arasındaki kırılganlıklar ve bağımlılıklar belirginleşmiştir. Ulusal önceliklerin bu artışı birçok ülkenin küresel ticarete ve iş birliğine duyduğu güveni sarsmıştır. Küresel yönetişimden uzaklaştığı iddia edilen ulus devletler uluslararası tehdit algısının değişmesiyle beraber yerli üretime ve kendi yeterliliğe odaklanarak, milliyetçi bir söylemi benimsemeye başlamıştır. Böylece ulus devletler pandemi sürecindeki tehdidi yönetmek için ulusal güvenlik yaklaşımlarını ön plana çıkararak, kapanmalar, karantinalar ve artan gözetim uygulamalarıyla vatandaşlarını korumaya çalışmış ve pandeminin güvenlikleştirilmesine neden olmuştur.
Ulusal öncelikler sonucunda ortaya çıkan güvenlikleştirme ve milliyetçiliğin devletin gücünün artmasına neden olduğu hipotezini ileri süren bu çalışmanın ilk bölümünde, pandemilerin tarihsel boyutuna değinilerek, güvenliğin genişletilmesi tartışması ele alınmakta ve uluslararası toplumun siyasi ile yapısal değişimleri incelenmektedir. Ardından, COVID-19’un ulusal ve uluslararası güvenlik gündemini ne ölçüde etkilediği tartışılmaktadır. Son bölümde ise milliyetçiliğin ve ulus devletin yükselişinin çok çeşitli etkileri betimsel analiz edilmekte ve dönemsel olarak karşılaştırma yapılmaktadır.