in: KARADENİZ: 2022 Gelişmeleri Işığında Bölgesel Değerlendirmeler, Özgür Tüfekçi,Fevzi Kırbaşoğlu, Editor, Karadeniz Teknik Üniversitesi Yayınları, Trabzon, pp.425-445, 2023
Karadeniz, Doğu Avrupa, Balkanlar ve Kafkasya bölgeleri ile Anadolu yarımadası arasında kalan stratejik bir konuma sahiptir. Ulaşım ağları ve enerji kaynakları açısından önemli bir geçiş noktası olan havza, jeopolitik açıdan büyük öneme sahiptir. Soğuk Savaş’ın ardından uluslararası sistemdeki değişimlerle birlikte, Karadeniz havzası önemli yapısal dönüşümler yaşamıştır. Araştırmacılar artık bu bölgenin sadece altı kıyıdaş ülke üzerinden anlaşılamayacağını ifade ederek Geniş Karadeniz Havzası kavramını geliştirmiştir. Geniş Karadeniz Havzası, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin yanı sıra Azerbaycan, Ermenistan, Moldova ve Yunanistan’ı da içeren Karadeniz Sinerjisi Girişimi ile Arnavutluk, Kuzey Makedonya ve Sırbistan’dan oluşan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nü kapsamıştır. Böylelikle bölgesel iş birliği ve bütünleşme çabaları genişletilmiş olup, Karadeniz havzasının bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması sağlanmıştır (Kırbaşoğlu & Tüfekçi, 2021).
Soğuk Savaş sonrasında Karadeniz havzasının enerji kaynakları ve jeostratejik konumu nedeniyle öneminin artması ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından havzada otorite ve güç boşluğunun oluşması Avrupa Birliği’nin (AB) buraya yönelik ilgisini artırmıştır. AB, Karadeniz havzasındaki güncel gelişmeleri anlamlandırabilmek ve zamanın ruhuna uygun politikalar geliştirebilmek için çeşitli girişimlerde bulunmuştur. AB’nin havzaya yönelik temel politikalarından biri, Avrupa Komşuluk Politikası (AKOPO) olmuştur. 2004 yılında uygulamaya konulan AKOPO’nun amacı, AB’ye komşu ülkelerle ilişkileri karşılıklı çıkarlar temelinde geliştirmektir. AKOPO ile AB, komşu ülkelerin ekonomik kalkınmasına destek olmayı, demokratikleşme sürecini teşvik etmeyi ve iyi yönetişimi sağlamayı amaçlamıştır. Ancak AKOPO’nun uygulamada yetersiz kaldığı eleştirileri bulunmaktadır. Özellikle Karadeniz havzasındaki ülkelerin AB üyeliğine yönelik beklentilerini karşılayamadığı belirtilmektedir. AB’nin bölgeye yönelik bir diğer girişimi ise 2007 yılında başlatılan Karadeniz Sinerjisi’dir. Çevre, enerji, ulaştırma ve iletişim gibi alanlarda bölgesel iş birliğini geliştirmeyi amaçlayan bu politika da somut bir strateji ortaya koyamamakla eleştirilmiştir (Kırbaşoğlu, 2022).
AKOPO ile Karadeniz Sinerjisi genel olarak değerlendirildiğinde, AB’nin havzada beklenen etkiyi yaratamadığı görülmektedir. Özellikle bölgesel krizler karşısında, örneğin Doğu Akdeniz’de, Dağlık Karabağ’da ve Belarus seçimleri sonrası yaşananlarda AB’nin yeterli etkiyi gösteremediği söylenebilir. Bu durum, AB’nin Karadeniz havzasındaki komşuluk politikalarının bölgesel istikrar ve iş birliğini sağlamada yetersiz kaldığını göstererek, bölge ülkeleri arasında güven inşa etme ve ortak çıkarlar temelinde iş birliğini teşvik etme konusunda daha etkin adımlar atması gerektiğini ortaya koymuştur. Bunların temelinde, AB’nin havzaya yönelik ortak ve tutarlı bir politika geliştirememesi yatmaktadır. Üye ülkeler arasındaki havzaya yönelik farklı bakış açılarından dolayı ortak çıkar ve öncelikler belirlenememiştir. AB kurumları ile üye devletler arasındaki eşgüdüm eksikliği de politikaların etkinliğini azaltmıştır. Bu bağlamda, AB’nin havzaya yönelik politikalarını gözden geçirmesi, güncellemesi, bölgenin ihtiyaçlarına cevap verebilecek yatırımlar, altyapı projeleri ve stratejik alanlarda iş birlikleri gerçekleştirmesi gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca bölgedeki ülkelerin aralarındaki gerilimleri azaltmaya ve çözüm süreçlerini kolaylaştırmaya yönelik somut diplomatik çabaların artırılması ve genç nüfusun istihdamı ve eğitimi için somut programların geliştirilmesi gerektiği öne sürülmüştür (Scazzieri, 2022; Kırbaşoğlu & Tüfekçi, 2021; Kırbaşoğlu, 2022).
Bu giriş kısmının ardından çalışma, öncelikle, AB’nin Geniş Karadeniz Havzasına yönelik politikalardan biri olan Doğu Ortaklığı’nı (DO) ele alacak ve bu politikaya dair bazı eleştirileri tartışacaktır. Ardından, 2022 yılında uluslararası arenada yaşanan gelişmelerin havzayı ve DO’yu nasıl etkilediği ve hangi sonuçları doğurduğu analiz edilecektir. Çalışmanın temel hipotezi, 2022 yılındaki gelişmelerin DO’nun önemini bir kez daha gösterdiği, ancak AB’nin havzaya yönelik daha kapsayıcı bir ortaklık politikası benimsemesi gerektiği yönündedir. Ayrıca çalışma, AB’nin DO üyesi ülkelerdeki algısına ilişkin geniş katılımlı bir anketin sonuçlarına da değinecektir. Böylece çalışma hem akademik analiz hem de saha araştırması verilerini birleştirerek, AB’nin (DO çerçevesinde) Geniş Karadeniz Havzasındaki politikalarına kapsamlı ve eleştirel bir bakış sunmayı amaçlamaktadır. Çalışma, genel bulguların özetlendiği ve 2022 sonrası politikaların geleceğine dair tahminlerin yapıldığı sonuç bölümüyle tamamlanacaktır.