Ankara Barosu Dergisi, cilt.73, ss.397-420, 2015 (Hakemli Dergi)
Ülkemizde yatay ve dikey kat mülkiyeti tesisi, son yıllarda yükselen konut ve işyeri sayısıyla orantılı bir şekilde artmaktadır. Buna imkân tanıyan 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu Resmi Gazetede 1965’de yayımlanmış olup 1966’dan beri uygulamadadır. Ülkemizdeki konutlaşma oranının ne denli ivme gösterdiği gerek nüfus gerek inşaat sektörünün malî gücü, kentsel alanları artması ve gerekse de ülkemizin yükselen büyüme hızı hem açıklamakta ve hem de desteklemektedir. Cumhuriyetimizin 1923 yılında kurulması, 4 Ekim 1926’da Medenî Kanunumuzun yürürlüğe konulması göz önüne alınırsa, 1926 ile 1966 yılları arasındaki kat mülkiyeti veya kat irtifakına konu işlemlerin nasıl yürütüldüğü düşünülmelidir. Zira Osmanlı dönemi ve Cumhuriyetin ilk dönemleri göz önüne alındığında; toprakların fazla, nüfusun az olması, insanların nispeten müstakil yapılarda veya bahçeli evlerinde oturmaları, kat mülkiyeti konusunu zorunlu kılmamış olabilir. 1966 yılına kadar, sadece yoğun ticarî faaliyetin olduğu, yani arazi ve yapılaşma maliyetlerinin yüksek olduğu belli alanlarda kat mülkiyeti ihtiyaç olabilir miydi? Bunun cevaplanması için Osmanlı Dönemi eserlerinden Trabzon Çarşı Mahallesinde bulunan ve Gönhan olarak bilinen taşınmaz örneği üzerinden kat hakkı (hava hakkı, oda mülkiyeti) ve bu hakkın kat mülkiyetine dönüştürülmesi süreci bu çalışmada birlikte incelenecektir. Netice olarak; kat hakkı, hava hakkı veya oda mülkiyeti olarak bilinen ve irtifak hakkı şeklinde tesis edilen bir aynî hakkın, kat mülkiyeti kapsamında değerlendirilmesi yasal ve teknik olarak yapılacaktır. Çalışmanın en önemli sonuçlarından biri, kat mülkiyetine geçişte arsa payı ve bağımsız bölümlerin değerlemesi olarak göze çarpmaktadır. Yasal anlamda yapılması gereken, tüm bağımsız bölümlerin değerleri ile orantılı olacak şekilde arsa paylarının verilmesidir. Bu durum gerek kültür varlığı olarak tescilli bu tip yapılarda gerekse yeni inşa olunacak yapılarda aynen geçerlidir.