Selis Kitaplar, İstanbul, 2014
Hicaz İsyanı, bu esnada Medine’de bulunan Hilali Ahmer [Kızılay] Görevlisi Feridun Kandemir ve Fahrettin Paşa’nın [Korgeneral Türkkan] İstihbarat Subayı Naci Kaşif Kıcıman tarafından tutulan günlüklerde kaydedilmiştir. Fakat her iki günlük de isyanın Medine’deki detayları üzerine yoğunlaşmış, Mekke, Cidde, Taif, Yenbo, Vech gibi bulundukları mevzilerden uzakta yer alan isyan bölgeleri hakkında çok fazla bilgi verememişlerdir. Bunlara ek olarak isyan hakkında bilgi veren en önemli Türkçe kaynak, Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayınlanan Cephe cerideleri ve çatışma krokileridir. Fakat hem Genelkurmay Başkanlığı’nın derleyerek yayınladığı cerideler hem de Hilali Ahmer Görevlisi Feridun Kandemir ve İstihbarat Subayı Naci Kaşif Kıcıman’ın vermiş olduğu bilgiler doğal olarak isyanın düşman cephesindeki gidişatı yüzeysel olarak ele almaktadır. İsyanın asiler safındaki algısını ve düşünce yapısını yansıtan en önemli ikincil kaynak daha sonra Ürdün Kralı olan Hüseyin’in oğlu Abdullah tarafından yayınlanmış olan hatırattır.[1]
İsyandaki en etkin isimlerden bir tanesi Abdullah’tır. Fakat isyan sonrası Arap coğrafyasında büyük bir savrulma yaşanmış Araplar, İngiliz ve Fransız müstemlekeleri durumuna düşmüştür. Arap halklar, bağımsızlık bir yana bitmeyen sınır savaşları, müstemleke idareleri, kabile nefretleri, mezhep savaşları ile mücadele etmiş ve 1916’dan daha ilkel şartlar altında yaşamak zorunda kalmıştır. Bu durum halen devam eden ve bir türlü çözülemeyen bir sorundur. Oysa Haşimiler Araplara, “isyan ederlerse bağımsız olacakları” sözünü vermişlerdi. Bu söz hiçbir şekilde tutulmamıştır.
Abdullah söz konusu hatıratında isyanın asiler saflarındaki boyutuna ışık tutmakta ve asilerin algısını göstermekte fakat hadiseleri isyanı meşrulaştıracak şekilde tarihsel gerçeklere göre değil, kendi kurgusuna göre nakletmektedir. Örneğin hatıratında, “Mısır’da iken Lord Kitchener’in kendisi ile görüşmek istediğini” nakletmektedir. Oysa Kitchener’in Londra’ya göndermiş olduğu raporda “görüşme talebinin bizzat Hüseyin’in emri ile oğlu Abdullah’tan geldiği, isyan için İngilizler’den yardım istendiği” ve İstanbul’daki gelişmelerin Kitchener’e nakledildiği açıkça bellidir.[2]
[1] Bkz. Feridun Kandemir, Fahrettin Paşa’nın Medine Müdafaası, 4. Baskı, Yağmur Yayınları, İstanbul, 2006; Naci Kaşif Kıcıman, Medine Müdafaası Hicaz Bizden Neden Ayrıldı?, Sebil Yayınevi, İstanbul, 1971; Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Hicaz, Asir, Yemen Cepheleri ve Libya Harekâtı 1914-1918, VI. Cilt, Genelkurmay Başkanlığı ATASE Yayınları, S: 3, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1978; Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Sina-Filistin Cephesi, Harbin Başlangıcı’ndan İkinci Gazze Muharebeleri Sonuna Kadar, IV. Cilt 1. Kısım, Genelkurmay Başkanlığı ATASE Yayınları, S: 3, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1979; Eldeki bu kaynaklara ek olarak, Hicaz Valisi ve Bölgedeki Birliklerin Komutanı Galip Paşa’nın hatıratı da sayılabilir. Fakat Galip Paşa, isyan başladığında Taif’te bulunuyordu ve kısa bir süre sonra emrindeki birliklerle birlikte Abdullah’a teslim olmuştur. Dolayısıyla hatıratında isyanın gidişatına ışık tutacak bilgiler yoktur. Bilgi için bkz. Galip Paşa’nın Hâtıraları, Hayat Tarih Mecmuası, S. 6, İstanbul 1986; En son olarak bahsedilebilecek olan kaynak, Hüseyin’in oğlu Abdullah’ın, Biz Osmanlı’ya Neden İsyan Ettik?, Çev. Halit Özkan, 9. Baskı, Klasik Yayınları, İstanbul, 2013, adlı eserdir.
[2] Bkz. FO 371/2130, Sir Kitchener, Cairo, to Sir Edward Grey, 6 February 1914.