Grin Genleri İlişkili Nörogelişimsel Hastalıklar


Türkyılmaz A., Sağer S. G.

3. Uluslararası Ege Sağlık Alanları Sempozyumu, Muğla, Türkiye, 7 - 08 Mart 2023, ss.36-39

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Muğla
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.36-39
  • Karadeniz Teknik Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

GRIN genleri ilişkili nörogelişimsel hastalıklar prevalansı 5000 canlı doğumda bir olan,

otozomal dominant (OD) ve resesif (OR) kalıtılan nadir bir grup pediatrik ensefalopatidir.

GRIN genleri N-methyl-D-aspartate (NMDA) reseptör alt ünitelerini kodlayan ve biraraya

gelerek iyonotropik glutamat reseptörlerini oluşturan GRIN1, GRIN2A, GRIN2B ve GRIN2D

genlerinden oluşmaktadır. NMDA reseptörleri santral sinir sisteminde uyarıcı sinaptik

iletimden sorumludur. Online Mendelian Inheritance In Man (OMIM) veri tabanında GRIN1

geni ilişkili üç fenotip (Gelişimsel ve epileptik ensofalopati OD, Hiperkinetik hareketler ve

nöbetlerle birlikte seyreden nörogelişimsel hastalık OD ve OR), GRIN2A geni ilişkili bir fenotip

(Fokal epilepsi ve konuşma bozukluğuna eşilk eden ve etmeyen entelektüel gerilik, OD),

GRIN2B geni ilişkili iki fenotiple (gelişimsel ve epileptik ensefalopati OD, Entelektüel

gelişimsel bozukluğa eşlik eden ve etmeyen nöbetler, OD) ilişkilendirilmiştir. Bu çalışmada

GRIN1, GRIN2A ve GRIN2B genlerinde patojenik varyasyon saptanan 4 farklı aileden 4

olgunun klinik ve genetik bulgularının tartışılması amaçlanmıştır. Nörogelişimsel gerilik

ve/veya epilepsi tanıları ile Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi Pediatrik Nöroloji kliniğinde

en az üç yıldır takip edilen 4 indeks olgu klinik bulguları, fizik muayene bulguları ve genetik

analiz sonuçları ile değerlendirilmiştir. Genetik çalışmada tüm olgular sırasıyla karyotip,

single-nükleotit polimorfizm array (SNP-array) ve whole exome sequencing (WES) yöntemleri

ile analiz edilmiştir. İndeks olgularda kliniği açıkladığı düşünülen varyasyonlar aile

bireylerinde Sanger dizi analizi yöntemi segregasyon analizine alınmıştır. Saptanan

varyasyonların patojenitesi American College of Medical Genetics and Genomics (ACMG)

kriterlerine göre değerlendirilmiştir. Çalışmaya dahil edilen 4 olgunun 3’ü erkek biri kızdı.

Hastaların yaş ortalaması 11,44 yaştı. Olguların tümünde gelişim geriliği mevcut olup biri hariç

tümünde epilepsi eşlik etmekteydi. GRIN1 geninde mutasyon saptanan 11 yaş kız olgu gelişim

geriliği, distonik hareket bozukluğu, otistik bulgular, entelektüel gerilik ve epileptik

ensefalopati kliniği ile izlenmekteydi. Takiplerinde yürüme ve konuşma becerisini kazanamadı,

tekli antiepileptik ile nöbetleri kontrol altında olup elektroensefalogram (EEG) anomalisi

devam etmekteydi. GRIN2A geninde mutasyon saptanan 11 yaş 11 aylık erkek olgunun ilk beş

aylıkken tonik klonik nöbetleri olmuş ve gelişim geriliği sebebiyle takibe alınmıştı. Sonrasında

nöbetleri olmayan olgunun EEG’sinde Electrical Status Epilepticus During Slow-wave Sleep (ESES) bulgusu vardı. GRIN2B geninde mutasyon saptanan iki olgumuz vardı. 11 yaş 5 aylık

erkek olguda göz kapağı myoklonisi ve absans nöbetler iki yaşında başlamıştı. Takiplerinde 9

yaşında nöbetleri biten ve tekli antiepileptik tedavi alan olgunun otstik bulguları ve entelektüel

geriliği mevcuttu. GRIN2B geninde mutasyon saptanan diğer olgu 12 yaş 5 aylık olup ağır

entelektüel gerilik, otistik bulgular sebebiyle takipliydi. Olgunun hiç nöbeti olmamıştı ve

EEG’si normaldi. Tüm indeks olguların karyotip ve SNP-array analizleri normaldi. WES

analizinde indeks olgularda saptanan varyasyonların tümünün ebeveyn çalışmaları ile de novo

olduğu gösterildi. İlk olguda GRIN1 geninde de novo novel heterozigot (NM_021569.4)

c.1966G>A p.V656M varyasyonu, ikinci olguda GRIN2A geninde de novo heterozigot

(NM_000833.5) c.1007+1G>A varyasyonu, üçüncü olguda GRIN2B geninde de novo novel

heterozigot (NM_000834.5) c.2496C>A p.S832R varyasyonu ve dördüncü olguda GRIN2B

geninde de novo novel heterozigot (NM_000834.5) c.1645G>A p.A549T varyasyonu

saptanmıştır. Tüm varyasyonlar ACMG kriterlerine göre patojenik olarak kabul edilmektedir.

GRIN1 ve GRIN2B genleri embriyonik süreçte eksprese olan, nöronal farklılaşma, akson ve

dendrit morfogenezi, sinaptogenezde görevli genlerdir. GRIN2A ise postnatal dönemde

olgunlaşmış nöronlarda eksprese edilmektedir. Bu bağlamada incelendiğinde GRIN1 ve

GRIN2B mutasyonlu olguların infantil ve erken çocukluk döneminde klinik bulgu verirken,

GRIN2A mutasyonlu olguların geç dönemde ve daha hafif klinik bulgularla seyretmesi

beklenmektedir. Bizim olgularımız da bu bilgiyle uyumlu klinik seyir göstermiştir. GRIN2A

geni özel bir epilepsi alt tipi olan ESES kliniği ile sıklıkla ilişkilendirilmiş olup bizim

olgumuzda da ESES bulgusu mevcuttu. GRIN2B geninde mutasyon saptanan olguların birinde

nöbet eşlik ederken diğerinde nöbet yoktu ancak ağır entelektüel yetersizlik mevcuttu. GRIN1

geninde mutasyon saptanan olgu epileptik ensefalopati ile izlemdeydi ve regresyon göstermesi

ile en ağır kliniğe sahipti. Hastaların fenotipik bulgularının şiddeti mutasyonun proteinin hangi

domaininde bulunduğu ve fonksiyonel etkisi (fonksiyon kazandıran ya da fonksiyon

kaybettiren mutasyon) ile ilişkisi olabilir. Çalışmamızda saptanan novel varyasyonların bu

bağlamda ele alınması genotip-fenotip korelasyonunun yorumlanmasına katkı sağlayacaktır.

İndeks olgulara tanı koyulması vakaların sendromik açıdan multidisipliner takibi ve ailenin

genetik danışmanlığı açısından hayati öneme sahiptir.

Neurodevelopmental disorders associated with GRIN genes are a rare group of pediatric

encephalopathy with a prevalence of 1 in 5000 live births, with autosomal dominant (OD) and

recessive (OR) inheritance. GRIN genes consist of GRIN1, GRIN2A, GRIN2B and GRIN2D

genes that encode N-methyl-D-aspartate (NMDA) receptor subunits and come together to form

ionotropic glutamate receptors. In the online Mendelian Inheritance In Man (OMIM) database,

three GRIN1 gene-related phenotypes (Neurodevelopmental disease with hyperkinetic

movements and seizures, OD and OR), GRIN2A gene is a phenotype (Intellectual and non-focal

epilepsy associated with speech disorder and not. retardation, OD), the GRIN2B gene has been

associated with two phenotypes (developmental and epileptic encephalopathy). In this study, it

is aimed to discuss the clinical and genetic findings of 4 cases from 4 different families with

pathogenic variation in GRIN1, GRIN2A and GRIN2B genes. Four index cases with

neurodevelopmental retardation and/or epilepsy who were followed up in "Kartal Dr. Lütfi Kırdar City Hospital Pediatric Neurology Clinic" were evaluated with clinical findings and

genetic analysis results. In the genetic study, all cases were analyzed by karyotype, singlenucleotide

polymorphism array (SNP-array) and whole exome sequencing (WES) methods,

respectively. Of the 4 cases included in the study, 3 were male and one was female. The mean

age of the patients was 11.44 years. All of the cases had developmental delay and epilepsy was

present in all but one. An 11-year-old girl with a mutation in the GRIN1 gene was being

followed up with developmental delay, dystonic movement disorder, autistic findings,

intellectual retardation and epileptic encephalopathy. During her follow-ups, she could not gain

walking and speaking skills, her seizures were under control with a single antiepileptic, and her

electroencephalogram (EEG) anomaly continued. An 11-year-old 11-month-old male patient

with a mutation in the GRIN2A gene had tonic-clonic seizures in the first five months and was

followed up due to developmental delay. There was a sign of Electrical Status Epilepticus

During Slow-wave Sleep (ESES) in the EEG of the case who did not have seizures afterwards.

We had two cases with mutations in the GRIN2B gene. In an 11-year-old 5-month-old male

patient, eyelid myoclonia and absence seizures started at the age of two. During the follow-up,

the 9-year-old had no seizures and received a single antiepileptic treatment. He had autistic

findings and intellectual disability. The other case with a mutation in the GRIN2B gene was 12

years and 5 months old, and was followed up due to severe intellectual disability and autistic

findings. The patient had no seizures and his EEG was normal. Karyotype and SNP-array

analyzes of all index cases were normal. All of the variations detected in the index cases in the

WES analysis were shown to be de novo with parental studies. De novo novel heterozygous

(NM_021569.4) c.1966G>A p.V656M variation in GRIN1 gene in the first case, de novo

heterozygous (NM_000833.5) c.1007+1G>A variation in GRIN2A gene in the second case, de

novo novel heterozygous (NM_000834.5) c.2496C>A p.S832R variation in GRIN2B gene in

the third case and de novo novel heterozygous (NM_000834.5) c.1645G>A p.A549T variation

in GRIN2B gene in the fourth case were detected. All variations are considered pathogenic

according to ACMG criteria. GRIN1 and GRIN2B genes are genes that are expressed in the

embryonic process and are involved in neuronal differentiation, axon and dendrite

morphogenesis, and synaptogenesis. GRIN2A is expressed in mature neurons in the postnatal

period. When examined in this context, it is expected that cases with GRIN1 and GRIN2B

mutations present clinical findings in infancy and early childhood, while cases with GRIN2A

mutations are expected to progress with milder clinical findings in the late period. Our cases

also showed a clinical course consistent with this information. The GRIN2A gene is frequently

associated with a special epilepsy subtype, ESES, and our case also had ESES findings. One of

the cases with a mutation in the GRIN2B gene was accompanied by a seizure, while the other

did not have a seizure, but had severe intellectual disability. The case with a mutation in the

GRIN1 gene was in follow-up with epileptic encephalopathy and had the most severe clinical

regression. The severity of the phenotypic findings of the patients may be related to which

domain of the protein is affected and its functional effect (loss-of-function or gain-of-function).

Considering the novel variations detected in our study in this context will contribute to the

interpretation of the genotype-phenotype correlation. Diagnosis of index cases is of vital

importance in terms of syndromic multidisciplinary follow-up and genetic counseling of the

family.