FLSF (Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi), sa.33, ss.363-378, 2022 (Hakemli Dergi)
Mutlak zihincilik bilincin neden var olduğu sorusunu “bilincin dışında bir şey var olmadığı” şeklinde bir cevap vererek savuştursa da evrensel bilincin nasıl tanımlanması gerektiği ve bireysel bilinçlerin evrensel bilinçten nasıl ayrışacağı gibi yeni sorularla yüzleşiyor. Mutlak zihinciliğin bir türü olarak düşünülebilecek simülasyon teorisi, evrenin arkasındaki zihnin doğası hakkında daha net bir görüş ortaya koyabildiği için bu sorularla muhatap olmuyor. Evren bir programcının zihninin ürünüdür ve bizler de onun/onların yarattığı bu sanal dünyanın içindeki karakterleriz. Ancak görünürdeki avantajına rağmen simülasyon teorisi sanal dünyadaki karakterlerin, yani bizlerin bilince nasıl sahip olabildiğimizi açıklayamıyor. Böylece bilinç problemi başka bir biçimde yeniden karşımıza çıkıyor. Bununla birlikte, yapay bir bilinç oluşturmanın bir yolu bulunabilirse bir simülasyonda yaşıyor olduğumuz düşüncesinin daha ikna edici hale gelebileceği ileri sürülebilir.
Although absolute idealism evades the question of why consciousness exists by answering that “nothing exists outside of consciousness”, it faces new questions such as how universal consciousness should be defined and how individual consciousnesses dissociate from universal consciousness. Simulation theory, which can be thought of as a type of absolute ideliasm, does not encounter these questions as it can provide a clearer view about the nature of the mind behind the universe. The universe is the product of the mind of a programmer and we are the characters in this virtual world that he/she/they create. However, despite its apparent advantage, simulation theory cannot explain how the characters in the virtual world, that is, us, can have consciousness. Thus, the problem of consciousness reappears in another form. With that being said, the idea that we are living in a simulation would seem more convincing if a way could be found to create an artificial consciousness.