14 th International Hippocrates Congress on Medical and Health Sciences, Ankara, Türkiye, 15 - 16 Mart 2024, ss.170-186
Malign
melanom; nöral krest kökenli, epidermis bazal tabakasında pigment üretmekle
görevli melanositlerin malign transformasyonu sonucu gelişen genellikle
konvansiyonel tedavilere dirençli, metastaz kapasitesi yüksek agresif bir
neoplazmdır. Malign melanom gibi yüksek oranda mikrosatellit instabiliteye
sahip ve mutasyon yükü fazla olan tümörler immünoterapiden daha fazla fayda
sağlamaktadırlar.
Melanom
sıklığı diğer birçok kanser türüne kıyasla daha nadir olmasına rağmen yüksek
mortalite oranları sebebiyle büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle melanomun
önlenmesi ve erken tanı ile potansiyel tedaviye hızlı erişimin sağlanması için
yapılacaklar önemlidir.
Çalışmamızda 2010-2017 yılları arasında bölümümüzde tanı
almış ve seçilmiş 100 olguda (İntradermal nevüs(n=10), primer(n=60) ve
metastatik(n=30) malign melanom) immünhistokimyasal olarak MLH-1, PMS-2, MSH-2 ve MSH-6 sonuçları ve immün kontrol noktası
inhibitörlerinden PD-L1 ve Galektin-9 arasındaki ilişkiye bakıldı ve olguların
klinikopatolojik özellikleri ile karşılaştırıldı. Çalışmaya başlamadan
önce Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp
Fakültesi Etik Kurulu onayı alındı ve proje Karadeniz Teknik Üniversitesi
Bilimsel Araştırma Projeleri destek fonu tarafından desteklendi. İstatistiksel olarak p<0,05 anlamlı kabul edildi.
Çalışmamızda
literatürle uyumlu olarak metastatik malign melanomlarda primerlere göre daha
yüksek oranda mikrosatellit instabilite saptandı. Metastatik olgularda
primerlere göre PD-L1 ve Galektin-9 ekspresyonu pozitifliği anlamlı olarak daha
fazla bulundu. Mikrosatellit instabil vakalarda Galektin 9 ekspresyonunun daha
fazla olduğu, PD-L1 ekspresyonunun ise tam tersi daha az olduğu görüldü. Mikrosatellit
instabilite durumu, PD-L1 ve Galektin 9 ekspresyonunun sağkalımı literatürle
uyumlu olarak olumlu yönde etkilediği görüldü. Ancak istatistiksel olarak anlamlı
bir sonuç elde edilemedi. Hasta sayısının sınırlı sayıda olmasından dolayı
istatistiksel olarak anlamlı sonuç elde edilemediği düşünüldü.
Sonuç
olarak metastatik olgularda, hem
mikrosatellit instabilite oranının hem de PD-L1 ve Galektin-9 ekspresyonunun
daha fazla olması, tümör immünojenitesi arttıkça immün kontrol noktası
inhibitörlerinin daha fazla eksprese edildiğini ve bu hastaların immünoterapi
ilaçlarından daha fazla fayda sağlayacağını düşündürmüştür. Çalışmamız
anti-PDL1 immünoterapisi dışında Galektin-9’u hedef alan yeni tedavi
seçeneklerini gündeme getirmiştir.