16. Türk HPB Cerrahi Kongresi ve 7. HPB Cerrahi Hemşireliği Kongresi, Antalya, Türkiye, 9 - 12 Kasım 2023, ss.1
Giriş:Hidatik karaciğer hastalığında yönetim stratejileri; medikal tedavi, perkütan tedavi ve cerrahi girişimdir. Son çalışmalarda karaciğer kist hidatiğinin perkütan aspirasyonu ve sklerozan madde ile oblitere edilmesi yer alsa da hala etkinliği tartışmalıdır.
Cerrahi altın standart yaklaşımdır ancak dev karaciğer kisti olan hastalar gibi bazı vakalarda zorlayıcı olabilir. Özellikle dev kist hidatik ile gelen hastada rezidü kavitenin tedavisi zorlayıcıdır.
Yöntem: Olgu sunumu
Bulgular: 53 yaşında, erkek, bilinen koroner arter hastalığı, hipertansiyon, tip 2 diabetes mellitus ve obezitesi mevcut olup karın ağrısı, oral intolerasyon ve kusma nedeniyle dış merkezde çekilen batın tomografisinde 33 cm kitle olması nedeniyle tarafımıza başvurdu.
Hastanemizde çekilen batın tomografisinde(BT) karaciğer kaynaklı olduğu düşünülen batın sağ üst ve alt kadranı dolduran sağ böbreği orta hatta doğru iten aksiyel planda en geniş yerinde 314x289 mm boyutunda duvarında yer yer kalsifikasyonlar izlenen içeriği net değerlendirilemeyen hipodens lezyon (kist hidatik?) görüldü.
Hasta girişimsel radyoloji tarafından değerlendirildi ve öncelikli tanı olarak kist hidatik doğrulanması üzerine hastaya Andazol tedavisi başlandı.
Yoğun bakım ünitesinde yeri ayarlandıktan sonra hastaya girişimsel radyoloji tarafından yaklaşık 2.5 saat süren PAİR (Puncture, Aspiration, Injection, Reaspiration) işlemi uygulandı ve hasta işlem sonrası yoğun bakım ünitesine alındı.
oral tolerasyonu olan ve ek problemi gelişmeyen hasta taburcu edildi.
Albendazol ile taburcu edilen hasta 3 hafta sonraki kontrolüne gelmedi. Hasta Albendazol kullanımına devam etmemiş. Üç ay sonra karın ağrısı nedeniyle kontrole gelen hastanın daha önceki işlemde alınan sitoloji örneğinde atipik hücre görülmediği raporlandı ve hastaya kontrol görüntüleme alındı.
Görüntülemede karaciğer segment 5-6 düzeyinden subhepatik alana uzanan yer yer kalın ve kalsifiye duvarlı, içerisinde milimetrik hava değerleri barındıran, sağ böbreği sola deplase eden yaklaşık 275x212x291 mm koleksiyon alanı(enfekte kist hidatik?) izlendi.
Hastaya ultrason ve floroskopi eşliğinde ince iğne ile girildi ve gelen içeriğin pürülan olduğu gözlendi ve kültür ve örnekleme amacıyla ayrıldı. Sonrasında klavuz tel üzerinden 12F kateter uygulandı ve 30cc mayi boşaltılarak serbest drenaj uygulandı. Hastanın servis takibinde 2günde yaklaşık 7000cc geleni olduğu gözlendi. Alınan örneklerden gönderilen kültürlerde lökosit görüldü ancak bakteriyel üreme saptanmadı. Kateterden bilier içerikli gelen gözlenmedi.
İrigasyon ve antibiyoterapi ile takibi devam eden hastanın bir hafta sonra kateterden gelen olmaması üzerine alınan kontrol görüntüleme ile tekrar girişimsel radyoloji ile konsülte edildi.
Sonuçlar:Hastanın kist hidatik poşunun küçüldüğü ancak kateterin artık drene etmediği görüldü. Hastanın yaklaşık 30 kilo vermiş olması ve genel durumunun daha iyi olması nedeniyle cerrahi işlem planına alınmıştır.
Tartışma: Kist hidatik hastalığının tedavisinde amaç kist eliminasyonu ve kitle etkisinin ortadan kaldırılmasıdır. Hastamızın son kontrolünde her ne kadar tam anlamıyla kitle etkisi ortadan kaldırılmadıysa da boş bir kavite inaktive rezidü hidatik kist düşündürmektedir.
Bu hastada ASA skorunun yüksek olması, başvurusu esnasında obezite nedeniyle nefes dalığı olması, postoperative dönemde yoğun bakım ihtiyacı olacak olması ve morbidite ve mortalite riskinin yüksek olması nedeniyle öncelikli olarak daha az invaziv olan PAİR işlemi tercih edilmiştir.
Daha sonraki dönemde hastanın yaklaşık 30kilo vermiş olması, solunumsal semptomlarının düzelmiş ve genel durumunun iyi olması ve enfekte kist durumu devam etmesi nedeniyle cerrahi planına alınmıştır.