Uyku deprivasyonlu EEG nin klinik pratikte Epilepsi tanı ve ayırıcı tanısındaki katkısı


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Karadeniz Teknik Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Dahili Tıp, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2015

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Demet Solmaz

Asıl Danışman (Eş Danışmanlı Tezler İçin): Sibel Velioğlu

Özet:

KLİNİK PRATİKTE UYKU DEPRİVASYONLU EEG’ NİN TANIYA KATKISI

Amaç; Uyku deprivasyonlu elekroensefalografinin (UD-EEG) uzun zamandır kullanımına rağmen epilepsili hastalarda tanıdaki yeri halen açık değildir. Verilerin çoğununretrospektif, az bir kısmının da prospektif olarak incelendiği çalışmamızda bu aktivasyon metodunun tanıya ne kadar katkısı olduğu ve hangi durumlarda daha verimli olabileceği araştırılmıştır.

Materyal ve Metod; 2004 ile 2015 yılları arasında KTÜ Tıp Fakültesi EEG Laboratuvarında kayıtlanan 1400 UD-EEG incelenmiştir. Bunlar içerisinden öncesinde normal/ nonspesifik veya interiktal epileptiform anomali dışındaki diğer aktiviteleri gösteren Rutin-EEG’ye (R-EEG) sahip, erişkinler için UD-EEG öncesinde 20 saat ve üzerinde uykusuz kalan, çocuklar için alışık olduklarından daha uzun süreyle uykusuz kalan, klinik verilerine ulaşılabilen, klinik, MRI/BT ve EEG bulgularıyla kesin tanıları nonepileptik paroksismal olay ve epilepsi şeklinde netleştirilebilen 566 hasta çalışmaya alınmıştır.

Hastalar dört gruba ayrılmıştır. Birinci grup kesin tanısı epilepsi olan ve UD-EEG kaydında hem uyanıklık hem de uyku evreleri kayıtlanan, yaşları 4 ile 76 arasında değişen, 235 hastadan oluşmaktadır. İkinci grup, kesin tanısı epilepsi olan ve kayıtta uyumayarak sadece uyanıklık kaydı alınan, yaşları 8 ile 54 arasında değişen, 33 hastadan oluşmaktadır. Üçüncü grup, kesin tanısı nonepileptik paroksismal olay (psikojenik non epileptik paroksismal olay, senkop, geçici iskemik atak, migren, fizyolojik myoklonus vb gibi epilepsiyi taklit edebilecek nonepileptik organik veya fizyolojik paroksismal olaylar) olan ve hem uyanıklık hemde uyku evreleri kayıtlanabilen, yaşları 7 ile 72 arasında değişen, 263 hastadan oluşmaktadır. Dördüncü grup ise nonepileptik paroksismal olay tanılı kayıtta uyumayan, yaşları 12 ile 73 yıl arasında değişen 35 hastadan oluşmaktadır.

Uyku deprivasyonu (UD) süresi 24 saat ve üzerindeki hastalar tam uyku deprivasyonu, 20–24 saat arasındaki erişkinler kısmi uyku deprivasyonu, çocuk hastalarda yaşla da ilişkili olarak alışkın oldukları uyku saatlerinden daha kısa süre uyku uyutulmaları sağlanmak koşulu ile elde edilebilen tüm uyku deprivasyonları kısmi uyku deprivasyonu olarak sınıflandırılarak incelenmiştir. EEG aktivasyonu, UD-EEG’de interiktal epileptiform deşarj (İİED) saptanmasını ifade etmek için kullanılmıştır.

Bulgular; Aktivasyon oranları sırayla 1. grup için %41,7, 2. grup için %24 ve 3. grup için %4,6, 4. grup %8,6 saptanmıştır. 1. grup için UD-EEG’nin İİED yakalamadaki sensitivitesi %41,7 saptanırken, 3. grupta UD-EEG’nin İİED yakalamadaki spesifitesi %95,4 oranında saptanmıştır (p=<0,001).

Grup 1’de UD-EEG için kullanılan UD süresi ve R-EEG'deki spesifik olmayan bulguların UD-EEG bulgularına etkisini değerlendirildiğinde bu değişkenlerin UD-EEG aktivasyonunda istatistiksel olarak anlamlı bir fark oluşturmadığı tespit edilmiştir. Grup 1’deki hastaların erişkin ya da genç/çocuk olması, soygeçmişde ailede epilepsi, özgeçmişde febril konvülziyon olup olmaması, epilepsi tipi, antiepileptik kullanma veya kullanmama, kullanılan antiepileptiğin cinsi ve sayısı, epilepsi için risk faktörleri bulunup bulunmaması ve nörogörüntülemede patoloji olup olmayışının, UD-EEG aktivasyonunda istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkisinin olmadığı,  sadece epilepsi tipinin UD-EEG aktivasyonunda istatistiksel olarak anlamlı rol oynadığı tespit edilmiştir. Grup 1’dejeneralize epilepsili hastalarda İİED saptanma oranı fokal ve fokal- jeneralize ayrımı yapılamayan epilepsilerden istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yükseksaptanmıştır (sırasıyla %56, %39,7 ve %27,6) (p=0,033).

Grup 1’deki hastalarda saptanan İİED’nin sadece uykuda/sadece uyanıklıkta/uyku ve uyanıklığın her ikisinde (kombine) saptanması şekilde dağılımı incelendiğinde, istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmasa da en az uyanıklık traselerinde en sık da kombine şekilde ortaya çıktığı görülmüştür (sadece uyanıklıkta %25, sadece uykuda %34, , kombine %41).

Sonuç; Uyku deprivasyonu epilepsi için tanıda şüphenin olduğu durumlarda, kolayca uygulanabilecek, yararlı, sensitivitesi ve spesifikliği yüksek bir aktivasyon metodudur. Bu protokolün özellikle jeneralize epilepsi şüphesi varlığında tanıya daha fazla destek olacağı görüşündeyiz. Ayrıca hasta UD-EEG kaydı esnasında uyumasa bile tanıda yardımcı bulgular saptanabilir. Ancak mümkünse kaydın uzatılarak uykunun da yakalanmaya çalışılması aktivasyonda ek katkılar sağlayabilir.

Anahtar Kelimeler: Epilepsi, aktivasyon yöntemi,  nonepileptik paroksismal olay, uyku deprivasyonu, uyku deprivasyonlu elektroensefalografi